Ana içeriğe atla

Eğitim ve öğretime sekte vuran kar tatillerini ne yapalım?

Küçüklüğümde küçük bir beldede yaşarken 2016'da yağan karlardan fazla kar olurdu. Fakat eğitim ve öğretim devam ederdi. Ne büyüğünün ne de küçüğünün aklına kar tatili gelirdi. Çünkü hemen hemen herkes okuluna ve işine yürüyerek gider gelirdi. Memuru, amiri aynı muhitte otururdu. 4 tekerlekli araçlar lüks sayılır, çoğu kimse de olmazdı. Olsa da binmezdi.

2000'li yıllarla birlikte kar tatilleri ile ülke tanışmaya başladı. Hava kapanmaya, kar atıştırmaya görsün hemen tatil kararı alınır oldu. Çünkü hayatımıza servisler girdi. Km'lerce öteden işe ve okula gelen öğrenci, öğretmen, müdürler olmaya başladı. Kimse çalıştığı muhitte oturmaz oldu. Şehir merkezinde oturan insanımız 90-100 km öteye günlük işe gidip gelmeye başladı. 

Çoğu insanımız toplu taşımayı kullanmıyor, arabasına binen okul ve işini yolunu tutmaya başlayınca şehirde trafik arttı. İşi gidip gelmek için ana ve ara yolların sürekli açık tutulması gerekiyor. Küçük aracıyla yola çıkıp aracını kaydırma, zincirleme kazaya sebebiyet verme olayları arttı. 

Kazara bir öğrenci servisi kaza yapsa yazılı ve görsel medya "Bu yağış ve kaygan zeminin olduğu vakit okullar niçin tatil olmadı; yetkililer bu kazanın, bu yaralanmanın, bu ölümün hesabını nasıl verecek" demeye başladı. Basın üzerime gelmesin, ne olur ne olmaz diyerek neredeyse yere kar düşer düşmez tatil kararları almaya başladı valilik başkanlığında kurulan komisyonlar. Hüseyin ÇELİK'in böylesi tatil kararlarını eleştiren bir konuşmasından sonra kar tatillerinde bir zorlaştırma olsa da yine de karasal iklimin hakim olduğu, kışın don ve buzlanma olaylarının eksik olmadığı bir çok ilimizde tatil kararları arka arkasına alındı. Bereket eski kışlarımız yok. Eğer eski kışları her yıl yaşasaydık herhalde bugünün mantalitesiyle okulların yolunu unuturduk. Bu yıl eski kışlardan bir kışı yaşıyoruz. Bu sene yağan kar kalkmadan üst üste kaç defa kar yağdı.

Kar atıştırmaya başlar başlamaz internetin başında valiliğin sayfaları sürekli tıklanmaya başlanır oldu. Aşırı tıklanmadan çoğu zaman sayfaya girilemez oluyor. Sanal medyada tatil yok mu, bu havada çocuklar okula nasıl gidecek serzenişleri ile baskılar oluşmaya başladı. Nedense kar tatili için herkes çocukları kullanıyor: "Bu çocuklar nasıl okula gidecek" diye.

İki haftada 5.tatil kararı alındı. İki yıl önce yine aralığın sonu ocağın başı bu şekilde kar tatilleri yaşandı. Kar tatilleri öğrenciyi ve öğretmeni okullardan soğutmaya başladı. Okulların belirlediği ortak sınavlar kar tatili dolayısıyla sürekli güncellenir oldu. 

Tatil yapılıyor yapılmasına, hoşa gidiyor gitmesine de orta yerde bir cenaze var kalkacak, bir deve var güdülecek. Zira iki hafta sonra 15 tatili başlayacak. Bu hafta ve önümüzdeki hafta sınavlar yapıldı yapıldı. Yoksa öğrencinin notu eksik olacak. Öğretmen tatiller dolayısıyla işleyemediği konuları yetiştirip diğer sınıfların seviyesine getirmek zorunda. Bunun için hızlı bir ders anlatma yolunu takip eder, dersi yoksa bir başka öğretmenin dersini almak zorunda kalır. Sınavı yapacak, bu sınavlar okunacak, sisteme girilecek, hastalık vb nedenlerle sınava giremeyen öğrenciler ayrıca sınav yapılacak, öğrencilere performans notu verilecek. Bütün bunlar öğretmeni bekleyen sıkıntılar. Öğrenci ise belirli günlerde yapacağı sınavlar tatiller dolayısıyla aynı günlere sıkıştırılarak sınava girmek zorunda kalacak. Kar tatiline sevinen bu iki kesimi bekleyen sıkıntılar kapıda. 

Kar tatillerine üzülen bir kesim daha var. Okullarda kantin işi yapan kişiler. Birkaç yıldır eğitime ara verilen günler kira bedelinden düşülüyor. Ama her şey kira bedelinden ibaret değil ki. Bu sektör satacak ki kira geliriyle birlikte aynı zamanda aldığı malın parasını ödeyecek, evine ekmek götürecek, çalıştırdığı elemanın aylığını ödeyecek.

Ne yapmak lazım? Ne yapılacağını yetkililerin düşünmesi lazım. Acizane bu konuda şu görüşü serdetmek isterim: Bakanlık yıllık çalışma takvimi hazırlamaktadır. Bu takvime göre okulların 15 tatilinin ne zaman olacağı bellidir. Bakanlık bu takvimi hava durumlarına göre revize edebilmelidir. İlla 15 tatiline belirlediğim zamanda girilecek diye bir planın içine girmemelidir. Meteoroloji, son üç günü tam isabet ettirmek suretiyle 15 günlük hava tahmin raporları yayımlanmaktadır. Kışın ağır şartları yüzünü göstermeye başlayınca pekala 15 tatili öne çekilebilir. Burada sıkıntı dönem notunun oluşması ve ara tatil dönemine öğrenciye karne verilmesi problem olarak gösterilebilir. İlla karne verilecek, dönem notu oluşacak diye bir endişe taşınmaz ise bu mesele çözülür. Bilindiği gibi bir dönem notu öğrenci için hayat memat meselesi değildir. Böylesi durumlarda karne alınmasa da olur. Notlar tamamlanmamışsa ara tatilden sonra işlenmeyen konular ve yapılmayan sınavlar yapılabilir. Zaten bu devirde karnenin çok bir önemi kalmadı. Veli ve öğrenci e-okul vasıtasıyla öğrencinin karne, not ve devamsızlık durumunu izleyebilmektedir. Teşekkür, iftihar belgesi ve onur belgesi alınmayabilir böylesi yıllarda. Yok mutlaka verilecek deniyorsa ikinci dönem tamamlanamayan konular işlendikten sonra yapılan sınavlardan sonra tatil arası verilmeden öğrenci için karne ve belge düzenlenebilir.

Bu ağır kış şartlarının arasında zaman zaman okula gitmek hiç kimseye fayda sağlamaz. En iyisi ara tatil kararı almaktır. Ya da alınan her bir tatil kararı dönem sonuna aynı gün sayısınca eklenmelidir, ya da kar tatili günü hafta sonu tatillerinde işlenmelidir. Tatile, eğitim ve öğretimi tamamladıktan sonra başlanır denirse tatil isteyen öğrenci ve öğretmende zor şartlarda da olsa eğitim ve öğretim devam etsin, kar tatili olmasın düşüncesi oluşur.

Hafta sonu sınavlar ve kurslar var, 15 tatilimize de dokunmayın deniyorsa ne yapalım, onu söyleyin bari mübarekler! 03/01/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde