İnsanlar farklı farklı iş yaparlar. Bazı insanların yaptığı
işler kolay, bazılarınınki ise zordur.
Bazı işler büyük riskler barındırır. Polisin yaptığı da
böyle bir iştir. Görevleri, bizim güvenliğimizi sağlamaktır. Sorumlu
olduğu alanın güvenliğini sağlamak için canlarını ortaya koyuyorlar. Son
yıllarda terörün nokta atış yaparak kurşunlarını yağdırdığı kesimdir bunlar.
Gün geçmiyor ki şehit olan bir polisin haberi düşmesin ajanslara. Her gün bir
evi yakmaktadır düşen ateş.
Evet, hepimizin yaptığı iş zordur. Polisin yaptığı işe gelince
bizlerin yaptığı işin esamesi bile okunmaz. Çünkü onlar kelle koltukta görev
yapıyorlar. Hele bu günlerde evlerinden çıkarken öyle zannediyorum helallik
dileyerek işe gidiyorlardır. İşten eve gelinceye kadar evde bıraktıkları, öyle
zannediyorum bildikleri tüm duaları okur. Vakit geçmek bitmez bir türlü. Hep
endişeli bir bekleyiş... Acaba akşam eve gelir mi diye beklenir hep. Kulakları
zilde, gözleri pencerede. Vaktinde eve gelirse dünyalar evdekilerindir.
Mutluluklarına ve sevinçlerine diyecek olmaz. Çoluk-çocuk şükreder: "Ya
Rabbi! Şükürler olsun. Bugün de nefes alabildik, emanetini almadın" diye.
Gerçekten kolay değil. Hele eve zamanında gelmezse, telefonu cevap vermezse gergin
bekleyiş süre durur, taki gelinceye kadar.
Güvenliğimizi sağlayan polisin, onu evinde bekleyen eşi ve
çocukları, anne ve babaları için zordur gerçekten. Belki de günde kaç defa ölür
ölür dirilirler. Hep ölümün nefesini enselerinde hissederler. Rabbim bu zamanda
polis olarak görev yapanlara, onların eş ve çocuklarına, anne-babalarına yardım
etsin, sabırlar versin.
Polis diyorum ama tüm güvenlik görevlileri aynı riski
taşıyorlar. Bunların gaflette bulunma, işi kaynatma, aksatma, sulandırma, uyuma
vb lüksleri de yoktur. Çünkü biliyorlar ki su uyur, düşman uyumaz. Yaptığımız
işi zor ve yorucu olarak düşünen bizler, oturup kalkalım işimize şükredelim.
Hiç öyle işim zor diye dertlenmeyelim. Çünkü hiçbirimizin işi ve görevi canını
ortaya koyma, kendi canını feda etme değildir. Perşembe günkü kahraman
polisimizi gözümüzün önüne getirelim. Canını ortaya koydu. Büyük bir faciayı
önce önledi, ardından şehadet şerbetini içti. Arkasında gözü yaşlı bir eş ve
yetim üç çocuk bırakarak... Üstelik polisimiz terörle mücadele, asayiş vb
birimlerde çalışmıyor. Trafik polisi. Banane, benim görevim mi demedi. Gördüğü
gözü dönmüş canilerin peşine takılıp onlara göz açtırmadı. Benim de yaşamaya,
nefes almaya hakkım var; arkamda çoluk, çocuğum var. Ben de lüks ve konforlu
yaşamam lazım demedi. Yüzlerce kimsenin ölmesine gönlü razı olmadı, ateşin
üstüne üstüne gitti. Kendi nefsini değil; ülkeyi, ülkenin geleceğini tercih
etti. Allah razı olsun, mekanı Cennet olsun.
Bir kaç yıl öncesinde bir iş dolayısıyla birinin evine
misafir olmuştum. Öğretmen olduğumu duyunca “Hiç sevmem öğretmenleri” demişti.
Kendisine niçin sevmediğini sorduğumda, soruma cevap vermeden: “Bir de
polisleri” dedi. Israrla niye sevmiyorsun dediğimde: “Ne iş yapıyorlar ki” diye
bir eleştiri dile getirmişti. Ben ardından sen ne iş yapıyorsun diye sormuştum
da, bana: “Pazarcıyım” demişti... Kendi yaptığı işten başka, başkasının hiçbir
şey yapmadığını düşünen kardeşim! Gör bak, ‘Senin ne iş yapıyor’ dediğin polis
canını ortaya koydu, senin gibi çürük-çarık malı tezgahın önüne koymadı. Umarım
özelde bu polisin, genelde tüm polis ve güvenlik güçlerinin canlarına mal olsa
da kendilerini feda ettiklerini gördüğün zaman kendinden utanmışsındır. Eğer
utanma kalmışsa tabi.
Şehit polisimize Allah’tan rahmet diliyorum, kederli
ailesine sabrı cemil niyaz ediyorum. Vazife başında kelle koltukta hayat-memat
mücadelesi vererek evine ekmek götürmeye çalışan tüm güvenlik güçlerimize
özelde polislerimize Allah’tan işlerini kolaylaştırmasını diliyorum. Yedikleri,
içtikleri, aldıkları maaş analarının ak sütü gibi helal olsun!..
* 07/01/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 07/01/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder