Ana içeriğe atla

Bu milletin bazı güzel hasletleri ***

Bu millet özü itibariyle mayası temizdir. Bakmayın son yıllarda içimizden çıkan kötülerle anıldığımıza. Çok uğraştı şer güçleri içimize nifak sokmak için. Nispeten başarılı da oldular içimizden devşirdikleriyle. Zaman zaman üzerimize salıp canımızı acıtıyorlar. Her ne kadar içimizdeki bizden olanlara yaptırdıklarıyla bize had bildirmeye çalışsalar da nihai olarak başarılı olamayacaklardır. Dedik ya mayası temiz diye. Her halükarda bu millet özüne dönecektir.

Hiçbir millette olmayan bize özgü hasletlerimiz vardır. Şimdi azalsa da Anadolu'nun bir çok yerinde evlerimizin bir odasının adı misafir odasıdır. Her an bir 'Tanrı misafiri' gelir düşüncesiyle bu oda temiz bir şekilde hazır bekletilir. Yatılı kalma ihtimaline karşı yatak, yorgan, pijama daha önceden hazırlanır. Misafire banyo teklif edilir, öğün vakti olmasa da önüne yemek konur. Misafire harcama yaptırılmaz. Köylerde misafir/köy odaları vardır. Yolda kalmışların kalacağı. İçerisi dayalı-döşelidir. Yemeğini ya köyün ileri geleni ya da komşular giderir. Camiye gelen bir yabancı olursa mutlaka birileri ona kimsin, necisin, gidecek yerin var mı diye sorar. Kalacak yeri yoksa evine götürür bu Tanrı misafirini.

Komşu ya da akrabanın düğünü olduğunda yatılı misafir gelme ihtimaline karşın düğün sahibine evimiz müsait, misafir gelirse bizde kalabilir diye haber bırakılır. Misafir evde ağırlanır, geri düğün evine teslim edilir.

Komşu ya da yakın akrabanın cenazesi var ise cenazenin techiz, tekfin ve defin işleri için yardımcı olunur, cenaze evine yemekler götürülür, acılarına ortak olunur.

Yolda kalmış bir araç olursa geçenler yardım eder. Hiçbir şey yapamazsa arabayı itekler. Olmazsa arabasıyla çekici görevi yapar, tamirciye götürür.

Başına bir sıkıntı gelene para teklif edilir, borç verilir. Yolda bekleyen, yürüyen biri varsa geçen araç durur, gideceği yere kadar götürür. Arabayla bir yere gitmesi gerekeni aracı olan yardımcı olur. Dargın kişiler bir araya getirilerek barıştırılır. Hayır ve hasenatta yarışılır. Yardım kampanyalarına öncülük yapılır...

Say say bitmez bu milletteki güzel hasletler. Yeniden özümüze dönmeyi, güzel ahlak ile ön plana çıkmayı nasip etsin Mevlam.

***08.01.2017 tarihinde Ladik. Biz internet sayfasında yayımlanmıştır. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde