Bir kişiyi tanımak için küçük bir gözlem yapmak, onun hakkında kanaat
sahibi olmamızı sağlar. Ya güldüreceksin ya da konuşturacaksın. Hele konuşunca
tam puan verirsin. Çünkü "İnsan, dilinin altında gizlidir." Konuşunca
kendini ele verir. Adam prensipler çerçevesinde bir eleştiri getiriyorsa
rüşdünü ispatlamış, kalite bir insandır. Olayları eleştiriyorsa kalifiye eleman
olma yolundadır. Eğer ki adam, olay ve prensip çerçevesinde değil de hep
kişileri eleştiriyorsa bu adamın büyük adam olma gibi bir derdi yoktur.
Kapasitesi yoktur anlayacağınız. İşi-gücü kişileri suçlar, egosunu böyle tatmin
eder. Çünkü müthiş bir ego ve ben; akıl, vicdan, feraset ve basiretinin önüne
geçer. Hayatta tek felsefesi kendini tatmindir.
Böyleleri fikirden korkar. Zira konuşacak fikri yoktur. Hep taşlar
başkasını. Suç bastırırcasına sesi de yüksek çıkar. Çünkü başka malzemesi
yoktur. Aynı zamanda iyi bir demagogtur. Rakibini sesiyle bastırır, onu gererek
haklılığını ispata çalışır. Rakibini hatasıyla taşlar. Aslında bu tür
taşlamanın muhatabını belden aşağı vurmaktan bir farkı yoktur. Olay
kişiselleşti mi zaten akıllı adam susar. Onun susmasıyla egosu tavan yapan ise
onu susturdum sanır.
Bu gidişle piyasada sağlam adam kalmayacak. Çünkü hep bir hareketinden
dolayı insan doğruyoruz durmadan. İnsanların bir konuda doğru-yanlış bir fikir
serdetme iradesi olamaz mı? İnsanlar hata yapamaz mı? Sonra bu hata kime göre
hatadır? Söylenen sözde doğruluk payı olamaz mı? Madem insanlar hata
yapamazlar. Peki Allah Teala, tövbe kapısını niçin açık bırakmıştır?
Peygamberlerde bulunması gereken özelliklerden biri de ‘ismet’ sıfatıdır. Ne
demek ismet? Peygamberlerin hata ve günahlardan korunmuş olması” demektir. Bu
sıfata rağmen peygamberler hata yapmışlardır. Biz o hatalara zelle adı
vermekteyiz. Hz Adem’in yasaklanan ağacın meyvesinden yemesi, Yunus Peygamberin
izinsiz olarak görev yerini terk etmesi, Musa’nın (as) bir Kıptiyi öldürmesi,
Hz Muhammed’in âmâya karşı tavrı, münafığın cenaze namazını kılması vb hatalar
Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir. Allah hata yapan peygamberleri bile çizip
atmamıştır. Peygamber, hatasının farkına vardığı zaman hiç eğip bükmeden
hatasından vazgeçmiştir. Allah, isyan eden İblis’e bile bir şans vermiştir.
Son zamanlarda nerede ise hatasından dolayı çizilmeyen adam kalmadı. Yazık
gerçekten. Bu tip bakış açısı sağlıklı bir bakış açısı değildir. Her şeyden
önce birbirimize saygı göstermemiz gerekir. Bir fikre bir fikirle cevap vermek
lazım. Hakarete varan eleştirinin bu ülkeye faydası olamaz. Amacımız üzüm
yemek mi bağcıyı dövmek mi? Görünüşe göre niyetimiz bağcıyı dövmek. Sanal
alemde, görsel ve yazılı medyada başlatılan bir linç kampanyası insanları
konuştuğuna konuşacağına, doğduğuna doğacağına pişman edecek seviyeye ulaşıyor.
Bu şekil bir kaba tavır, belden aşağı vurma hiçbir ahlaki ve etik değerlere
sığmaz. Bu puslu havada fikir hürriyeti de olmaz. Fikri ve ilmi gelişme
sağlanamaz.
Hata ve yanlışıyla malul olan insanoğlu bir konuda hata yapabilir,
hatasında ısrarcı olabilir, ya da hatasını terk edebilir. Bu kimsenin bir
konuda hata yapması her konuda hatalı kabul edileceği anlamına gelmemelidir.
İnsanlara mutlaka bir şans verilmelidir. Hemen dışlayıp atılmamalıdır. Saygı ve
edep ön planda olmalıdır. Ağzı olan konuşmamalıdır. Söz gümüş ise sükut altındır. Hata yapanlara şans ve şanslar verilmelidir. Hatalı kişiye karşı
varsa bir maharet ve yeteneğimiz fikirle karşısına çıkıp onun zehrini panzehire
döndürebilmeliyiz. Bu devir ikna dönemidir. Kim kimi ikna ederse o başarılıdır.
Kızsan da, bağırsan da bir fikri yok edemezsin. Öyle bir ikna edici dil kullanmalısın
ki hata yapan hatasıyla baş başa kalıp hatasından vazgeçebilmelidir. Böyle bir
maharetin yoksa sus bari. Bırak ehli konuşsun. Boş teneke gibi durmadan ses
yapmayı bırak. Bağırıp çağırarak fikrin üstün olmaz. Sadece kendi çapını ortaya
koyarsın. Hep küçük olarak kalırsın. 08/01/2017
** 30/01/2017 tarihinde Kahta.söz gazetesinde yayımlanmıştır.
** 30/01/2017 tarihinde Kahta.söz gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder