Ana içeriğe atla

Müdürüm! Yine sen ağlayacaksın!..*

Sendikalar farklı zamanlarda çeşitli eylem kararı alır:
◆ Falan gün okullara gidilmeyecek.
◆ Falan hafta/lar nöbet tutulmayacak.
◆ Okula gidilecek, ders işlenmeyecek.
◆ Sevk eylemi yapılacak.
◆ Şurada şu saatte bildiri okunacak, protesto yapılacak....vs.
Bakanlık mevzuat çıkarır:
◆ Hamile olanlar doğuma yakın bilmem ne kadar süre önce ve doğum sonrası 1 yıl nöbet tutmazlar.
◆ Ücretli öğretmenlere nöbet görevi verilemez.
◆ 25 yılını dolduranlar nöbet tutmayabilir.
◆ Sevkli, raporlu vb gelemeyen öğretmenin nöbeti ve dersi için okul yönetimi tedbir alır.
◆ Öğretmen/ler gelmediğinde öğrenci evine gönderilmez.
◆Öğretmenler ilçe zümresine gidince okul idaresi yine gerekli tedbiri alır...vs.
* (Nasrettin hoca iki kızını gurbete gelin eder. Gel zaman git zaman hanımı, kızlarının durumunu öğrenmesi için hocayı yanlarına gönderir. Büyük kızı "Babacığım,100 dönüm tarlamız var. Ektik, mahsulün olması için yağmurun yağmasını bekliyoruz, eğer yağmazsa anam ağlar" der. Hoca diğer kızına misafir olur. Kızı da, "Biz çömlekçilik yapıyoruz, şu kadar çömleği kalıba döktük, eğer kurumadan yağmur yağarsa anam ağlar", der. Hoca evine döner. Hanımı, "Kızlarım nasıl" der. Hoca,"Valla hatun yağmur yağsa da sen ağlayacaksın, yağmur yağmasa da sen ağlayacaksın", diye cevap verir.)
Not:Hangi sendika olursa olsun, öğrenciler ardına geçerek eylem yapmamalı, Eylemler okulları olumsuz etkilememeli. Unutmayalım ki çocuklar bizlere emanettir. Kavgamızı, mücadelemizi büyüklerle yapalım; küçükler arasında değil. Bizim kültürümüzde kavga çocuklardan gizli yapılır, çocukların önlerine yapılmaz... 23/01/2015
* Öğretmenlere nöbet ücreti ödensin diye sendikaların eylem kararı alması üzerine kaleme alınmıştı. Şimdi nöbet ücreti ödeniyor artık. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde