Ana içeriğe atla

İletişim yolunu kapatanlar uzaktan atış yaparlar

Aynı kulvarda aynı dava uğruna çalışan insanlar vardır. Aynı düşünce yapısına sahip olmasına rağmen hiçbir konuda anlaşamazlar. Birinin ak dediğine diğeri beyaz der. Aynı şeyi söyleseler de birbirlerini dinlemedikleri için farklı şey söylediklerini sanırlar.

Düşman kardeştirler bunlar. Ne ayrılıp kendi yollarına giderler, ne de biraraya gelirler. Ortada bir sorun yok deseler de alttan alta içleri kaynar. Birbirlerini alt etmek için kıyasıya bir mücadele içerisindedirler. Yeter ki birinin ayağı takılıp bir tökezlesin. Hemen diğeri, mal bulmuş mağribi gibi ben demiştim, dediğimi dinlemediler, beni dinleselerdi başlarına bu durum gelmeyecekti. İşte ben bu yüzden, bu yönetim tarzından dolayı eleştiri getiriyordum demeye başlar.

Aynı davaya gönül vermiş insanların kavgası kardeşlerin kavgası gibidir. Yıllar yılı devam eder gider. Aradaki sorunun  ne olduğunu kimse de anlamaz. Ya da anlamadıklarını sanırlar.  Çözmek için bir araya gelip konuşmayı da denemezler. Tek yaptıkları birbirine karşı uzaktan atış yapmaktır, kamuoyu oluşturmaktır, haklılıklarını ispatlama çabasıdır, egolarını tatmin etme yarışıdır.

Post kapma-postu deldirmeme savaşı diyelim. Öyle zannediyorum daha iyi anlaşılır. Bilinç altlarında olanı dışa farklı bir şekilde yansıtarak belli etmemeye çalışırlar. Post kavgasını dava adı altında yürütürler. Birbirlerine karşı biraraya gelip konuşacak öz güvenden ve cesaretten yoksundurlar.

Bunların arasındaki adı konmamış kavga geri planda çözülmeyince olan da camiaya oluyor. Yazık gerçekten!..

Ya bir araya gelin, çözün meselenizi. Ya da kendi işinize koyulun. Doğru yoldaysanız haklılığınız er veya geç anlaşılır. Yarışı kaybetmişsen bir nefer gibi bayrağı taşıyanlara destek ol. Saman altından su yürütme. Her şeyden nem kapma. Yanlış görmüşsen git kapısını çal, yanlışı orada ifade et.

Camiayı yönetme  işini üstlenenler! Yöneticilik eleştirilere açık olmak demektir. Bu işi yapıyorsanız alınmayacaksınız. Doğru yoldaysanız üzülmeyin. Yanlış yapmış ve eleştiri almışsanız  başka bir niyet aramayın. Kardeşinize teşekkür edin, yanlışınızı düzeltin, yolunuza devam edin. Şeffat olun, biraz geniş karınlı olun. Yaptığınızın doğruluğundan eminseniz izah edin ve tekrar yolunuza devam edin.

Sizi dışarıda eleştiren bir kardeşiniz varsa   makamınıza davet edip orada dinleyin, konuşmasına fırsat verin. Gelmeyip uzaktan eleştiriyorsa bu ikinizin ayıbıdır. Demek ki iletişim kapıları kapalı. Önce bu kapıyı açık tutmayı deneyin. Hiçbir hata tek taraflı olmaz. Sadece hata oranları farklı olabilir.

Kavganız devam edecekse bu Kavganız başkalarını alet etmeyin. Gazanız mübarek olsun.  Allah iyi niyetli olanların yollarını açık etsin... 17.01.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde