Bazı insanlar vardır, sanırsın ki yunmuş yıkanmış. Hiç
üzerlerine toz kondurmazlar. Kendilerini mükemmel gördükleri için eleştiriye
açık değillerdir.
En
ufak bir eleştiriye dahi katlanmazlar. Aşırı alıngandırlar. Kendilerini
kastetmesen bile mıknatıs gibi çekerler. Her şeyden nem kaparlar. Aynı zamanda
iyi bir niyet okuyucusudurlar. Senin ne dediğin önemli değildir. Onun ne
anladığıdır önemli olan. Kendisini çok zeki sanır. Zekâsına hayran olmamak elde
değil. Çünkü hiç kastetmediğini anlar. Sadece kendisiyle ilgili olması şart
değil. Herhangi bir konuda senin kim olduğuna yarım aklıyla hemen karar verir
ve seni damgalar. O damgadan da kurtulamazsın. Ben onu kastetmemiştim
desen bile kurtulamazsın. Hatta yemin etsen bile. Tüm dünya bir araya gelse, bu
adam bunu kastetmedi. Sen yanlış yargıya varmışsın. Bunun doğrusu şu. Gel
istersen kalbini yarıp bakalım desen de nafile. Nuh der peygamber demez. Çünkü
akıl ve zekâsına âşıktır. Gerekli açıklamaya ikna olsa bile ser verir, sır
vermez. İnadı akıl ve ferasetinin önüne geçer. Çünkü hata yaptığını kabullenmek
istemez.
Böylelerini
görünce aslı var mı yok mu bilmem ama II. Abdülhamit Dönemi ile ilgili
anlatılan ilginç ve manidar bir fıkra aklıma gelir: Malumunuz üzere o dönemde
muhalifleri kontrol ve takip etmek için bir hafiye teşkilatı var.
Yönetime muhalif şairlerden biri yağmur yağacak diye yazdığı bir
şiirinden dolayı zaptiye tarafından padişahımıza hakaret ettin diye derdest
edilir. Şair hakaret etmedim dediyse de tutuklanmaktan kurtulamaz. Şair ile zaptiye
arasında şu konuşma geçer.
-Ben
yağmur yağacak diye bir şiir yazdım.
-Şiirinde
padişahımıza uzun burunlu demek istedin.
-Şiir
burada. Neresinde uzun burunlu geçiyor, bu anlamı nereden çıkardınız?
-Yağmur
yağınca ne olur? Yerler ıslanır, çukurlar su ile dolar, göletler oluşur.
Göletler oluşunca ördekler yüzmek için göletlere girer. Ördek nasıl bir hayvan?
Uzun burunlu. İşte gördün mü? Sen padişahımıza direk uzun burunlu diyemediğin
için buradaki uzun burunlu ördekle padişahımıza uzun burunlu demek istedin.
İşte bu yüzden seni tutukladık.
Ben,
bu hikâyenin Abdülhamit döneminin baskıcı olduğunu göstermek için
muhalifleri tarafından uydurulduğunu düşünüyorum. Hikâyeyi uydurma kabul etsem
de günümüzde bazı insanları anlatmak için bundan iyi bir hikâye bulamazdım.
Sahi,
var mı etrafınızda böyleleri? Varsa eğer, oturup ağla. Çünkü yapılacak bir şey
yok. Çekecek çilen varmış demek ki. Bu senin imtihanındır. Yoksa eğer,
Rabbimin en bahtiyar kulusun, haline şükret! 17.01.2017
* 21/10/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 21/10/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder