20 Ocak 2017 Cuma

Formaliteyi yerine getirmede üstümüze yoktur

Milli Eğitim Bakanlığı, devasa bir bakanlık. Kurumunu yönetmek için kanunun kendisine verdiği yetkiye dayanarak zaman zaman yönetmelik, yönerge vb mevzuat çıkarır. Bir dersin öğretim programlarında değişiklik yapmak isterse kamuoyundan habersiz bir şekilde değiştirir, okutulmak üzere taşraya gönderirdi. 

Düne gelinceye kadar başta yönetmelikler olmak üzere çıkardığı mevzuat eleştirilir; iyi hazırlayamıyorlar, görüş almıyorlar, kendileri hazırlayıp dikte ediyorlar; içi boş, eksikliklerle dolu diye eleştiri getiriliyordu. Ne çıkardığı yönetmeliği, ne de uygulamaya koyduğu öğretim programı beğenilirdi. Hatta çoğu kimse Bakanlığın öğretim programına göre hazırlattığı ders kitabını daha görmeden yardımcı kaynağa yönelir, öğrencilerine de bu yardımcı kaynağı tavsiye eder. Devlet bir taraftan ücretsiz kitap bastırırken diğer taraftan evlerimiz, okullarımız özel sektör tarafından reklamı yapılan yardımcı kaynaklarla dolup taşmakta. Her ne kadar ders kitapları ücretsiz olsa da veliler yardımcı kaynak adı altında katlamalı ödeme yapmak zorunda hisseder kendisini.

Son yıllarda Bakanlık, tabanın sesine kulak vermeye çalışıyor. Bir yönetmeliği yenileyecekse, bir dersin öğretim programını değiştirecekse tabandan, işin mutfağında olan kişilerden görüş almak istiyor. Teknolojinin imkanlarından yararlanarak tüm kamuoyuna duyuruyor, taşra teşkilatına yazılar yazıyor. Belli bir tarihe kadar  değişiklikle ilgili görüş, öneri, ekleme, çıkarma vb görüşlerin gerekçesiyle birlikte bir komisyon marifetiyle gönderilmesini istiyor. Kişisel görüş bildirmek isteyenler için Bakanlığın tüm iletişim yollarını da açık tutuyor. Bu tavrıyla Bakanlık, tabana ve onların görüşlerine değer verdiğini gösteriyor. Sevindirici bir durum gerçekten.

Yöneticilik yaptığım dönemde ilgili öğretmenleri çağırıyor, kendilerine: "Öğretmenim! Bakanlık yönetmeliğimizi değiştirmeye karar verdi. Mevcut yönetmeliği bir inceleyelim. Çıkarılmasını ve ilave edilmesini istediğiniz maddeleri belirleyerek gerekçesiyle birlikte bir rapor yazmanızı istiyorum" dediğim zaman 'tamam' cevabı alıyorum. Raporun süresi geldiği zaman öğretmenden rapor istediğimde: "Hocam ben hazırlamadım, çünkü yazdıklarımız dikkate alınmıyor" refleksine şahit oldum. "Hocam dikkate alınmasa da biz görüşümüzü söyleyelim, desem de "Boşu boşuna yazmış oluruz" klişe cevaplarına alıştık artık.

Bakanlık bu yıl değişiklik yapmak istediği öğretim programının taslağını göndererek illerde komisyonlar kurulmasını istedi. Komisyon üyelerinin 'görevli-izinli' olmaları sağlandı. İstenilen süre içerisinde komisyonlar çalıştı. Raporlar Bakanlığa gönderilmek üzere hazırlandı. Buraya kadar her şey mükemmel. Çünkü komisyonlar çalışıyor, hem de harıl harıl. Fakat edindiğim intiba, komisyon üyelerinin öylesine seçildiği, bir kısmının işin mutfağından gelmediği, bu derse girmediği göze çarpmaktadır. Komisyonlar çalışırken doğru-yanlış kendi özgün görüşünü söylemek yerine başka illerde bu konuda yapılmış incelemeleri aramak için parmaklarının 'google'a gittiğini gördüm. Kimin nesi olduğuna bakmadan hazırlanmış raporu 'kopyala-yapıştır' yapmak suretiyle kendi görüşüymüş gibi yukarı makama sunma hazır yiyiciliği izlenimini edindim. 

Görüntü itibariyle tabanın görüşü alındı. raporlar hazırlandı. Fakat anlayacağınız eski hamam eski tas. Değişen bir şey yok. Çünkü özgün fikir ve görüş yok. Maalesef hepimizde bir hazıra konma var. Komisyon üyelerine 'Arkadaş rapor haline getirdiğiniz bu metni bir kaç cümle ile anlatır mısınız' dense inanın söyleyecek bir şeyimiz olmaz. Çünkü kes-kopyala-yapıştır yönteminden faydalanılmıştır. Sadece formaliteler yerine getirilmiş oldu. 

Bakanlığın bunca emek sarf ederek görüşlerine başvurduğu bizler bu şekil rapor hazırlarsak hiçbirimiz yarın önümüze gelecek öğretim programını, kitabı eleştirmeye hakkımız yoktur. Yazık gerçekten çok yazık. Bakanlık görevini yaptı yapmasına da. Bir çok komisyon sınıfta kaldı. 20/01/2017


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder