Ana içeriğe atla

15 tatili kimleri üzdü, kimleri sevindirdi? ***

Karne haftası son hafta öğrenci ve öğretmen için bitmek bilmedi. Ne kadar da uzun geldi beş günlük ders başı onlara. Çünkü bir ay boyunca hiçbir hafta 5 gün boyunca okula gidemediler, yoğun kar yağışı ve aşırı buzlanmadan dolayı. Bazı haftalarda 3, bazılarında ise 4 gün okula gidebildiler. Her tatil sonrası onlar için pazartesi sendromu oldu. Eskiden haftada bir bu sendromu yaşayanlar hafta içi kaç defa bunu yaşadılar. Bir sevindiler, bir üzüldüler. Toplamda 7 iş günü tatil yapan öğrenci ve öğretmenler nihayet yorucu bir çalışma temposunun ardından bugün itibariyle ara tatillerine başladılar.

"Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine" misali öğrenci ve öğretmen 15 günlük bir tatile çıktılar. Onlar tatil yapa dursun, bu tatile üzülenlerin sayısı az değil. Yoğun kar yağışı ve buzlanma sebebiyle karar mercii olmaları sebebiyle il valileri öğrencilerin göz bebeği idi. Tweetleri tıklanma rekorları kırdı. Yorumun ise haddi hesabı yoktu. Övücü sözler birbiri ardı sıra peş peşe gelmişti. Valiliklerin resmi sayfalarına girilemez olmuştu. İlin bir numarası olan bu kişiler öğrencilerin de gönüllerinin sultanı olmuştu. Her tatil kararlarında az dualarını almalar çocukların. Kimi vali, servisi arızalandığı için okuluna gidemeyen öğrencinin tweetine bir jestle karşılık veriyor, makam aracı ile öğrenciyi evinden almaya gidiyordu sabahın erken saatinde. Öğrenciyi evinden aldıktan sonra ardından
-nasıl haberleri olduysa- basın mensuplarına verilen demecin zevki daha bir bambaşkaydı. Gündeme oturmak, günün adamı olmak, günlerce Türkiye gündeminde konuşulmak fena değildi hani.

Üzülme sırası şimdi valilerde artık. 15 gün boyunca ne tweetleri takip edilecek, ne yorum yazılacak. Ne de evinde mahsur kalıp okuluna gidemeyen öğrenciyi makam aracı ile evinden almaya gidecek. Basın mensupları ise makam aracıyla okuluna giden öğrenciyi haber yapamayacaklar. Ayrıca  yolda kalmış öğrenci servislerini konu edinemeyecekler.

İl-ilçe MEM müdürlerinin ve okul yöneticilerinin tweetleri ve sanal alem sayfaları takip edilmeyecek, personel "Tatil durumu var mı" diye sormayacak.

Gebe ve engelli olan personel de üzülecek. Zira kar tatili dolayısıyla verilen her kararın arkasında "Hamile olan ve engelli olanlar da idari izinli sayılacak" yazılarını göremeyecekler.

Okul yöneticileri de her tatil kararında "Onlar tatil yapacak, biz okulu bekleyeceğiz" diye üzülüyorlardı. Bu ara tatilde  "....Kürt Memet nöbete" misali yine okullarına gitmeye devam edecekler.

Kantincileri sormayın. Her tatil kararında üzüntüleri tavan yapmış, varsa şekerleri yükselmişti. Çalışmadan gelen tatil kararıyla birlikte: "Biz zaten alışkınız, ölmüş eşek kurttan mı korkar" demeye devam edip yatmaya devam edecekler.

İş-güç sahibi olmuş, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan bazı görevliler ise bu ara tatil ile birlikte hem işe gidip hem de: "Öğretmen olmak varmış, doğru dürüst okula gitmediler, yine tatile başladılar" diye homurdanmaya devam edecekler. Onları üzen  başka durumlar da var: Kar tatili dolayısıyla telafi eğitimin yapılmaması, öğrenciler tatil yaparken öğretmenlerin de tatil yapması...

Kışın soğuk dolayısıyla işleri kesat olan bazı esnaf, müşteri gelmemesinin hıncını öğretmenlerden alıyordu: "Bunlar ne tatili yapıyorlar" diye. Bakalım şimdi ne diyecekler?

Çocuğundan bıkmış usanmış anne ve babalar: "Ne zaman okula gittiler de tatile başladılar. Bizim zamanımızda kar tatili mi vardı, bundan daha fazla karlı günlerde okula giderdik, bu devirde öğrenci olmak varmış... Kaderim, kaderim..." diyecekler.

Kar tatilinin bitip ara tatilinin başlamasıyla birlikte mahzun kalacak biri daha var. Ama o kişi değil, whatsapptır. Okulların personel ile daha çabuk iletişim kuralım, önemli haberleri daha çabuk ulaştıralım" diye kurdukları whatsapplar, kar tatili beklentisi içerisine girildiği anlarda "Tatil var mı, olması lazım, bizim buralarda kar daha çok, arabalar çıkmaz, çocuklar gelemez, bu vali daha ne duruyor..." muhabbetleri yaparak iletişimde zirve yapmıştı. Whatsapplar da mahzur kalacaklar bu süre içerisinde.

Hasılı üzülenlerin sayısı say say bitmez. Onlar üzüle dursunlar. Yukarıda dedik ya, öğrenci ve öğretmenler muradına erdi diye. Yazımızı 2013 yılında okulumuzu ziyarete gelen bir kaymakam ile yaşadığım bir anekdotla bitirelim. Kaymakam okula geldi, öğretmenlerle bir toplantı yapayım dedi. Öğrenciler sınıfta iken bir ders saati boyunca öğretmenlerle öğretmenler odasında hasbihal etti. Vedalaşıp giderken: "Sizi bir saat burada tuttum, belki zevk almadınız ama ben sizi burada tutarak öğrencilerin hayır duasını aldım, o bana yeter" dedi ayrıldı.

Öğrenci ve öğretmenin yanında bu ara tatile sevinen bir kesim var ki, onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim: Belediyeciler. Her kar yağışında okul bahçelerini ve yolları temizlemek bir kabus olmuştu onlar için. Öyle bir dertleri olmayacak. Gerçi çoğunun öyle bir derdi yoktu ya neyse...

Öğrenci ve öğretmenler! Size  iyi tatiller... İkinci dönem tatil umuduyla yaşamayın. Tatil olmayacak gibi tatilinizi yapın. Kendinizi hep darı ambarında görmeyin... 20/01/2017

*** 22/01/2017 günü ladik.biz sayfasında yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde