Ana içeriğe atla

Ekmek Bizim Her Şeyimiz

Fırına ekmek almak için gittim. Üç ekmek istedim. Bir taraftan da tanesi 90 kuruş olan ekmeğin parasını ayarlamak için  cebimden çıkardığım parayı denklemeye çalıştım. Bayan: "Ekmeğimiz 1 lira oldu" dedi. Ben de bu karda kışta evinden çıkıp gelene ekmek bedava diyeceksiniz diye düşünmüştüm, siz ise zam yapmışsınız, ne zaman zamlandı dedim. "bugün" dedi. Ekmeğimi alıp çıktım.

Gözümüz aydın olsun. Yeni bir yıl ile birlikte ekmeği zamlı yiyeceğiz ama artık bundan sonra ne ben bozuk para denkleyeceğim diye uğraşacağım, ne de fırındaki görevli parayı bozacağım diye uğraşacak. Hem fırında oyalanma olmayacak, sırada bekleyenin işi daha çabuk görülecek. Bardağın dolu tarafından bakmak buna denir.

Her sene yeni bir yıl ile birlikte zaten iğneden ipliğe zam gelirdi, buna alıştık. Bu sene son aylarda dış piyasadan kaynaklı dövizin fırlamasıyla birlikte daha fazla zam bekliyorduk. Şükür, fazla yansıtılmadı gördüğüm kadarıyla. Allah beterinden saklasın. Hepimize ödeme kolaylığı versin, kimseyi açlıkla, hayat pahalılığıyla, geçim derdiyle imtihan etmesin. Altından kalkamayacağımız bir yük yüklemesin.

Yılbaşı ile birlikte gelen diğer zamlara göre ekmeğe yapılan zammın fazla bir kıymeti harbiyesi yok. Ama ekmek bizim her şeyimiz. Katıksız yaşarız ama ekmeksiz asla. Ekmeksiz -dünyayı yesek- doymayız. Gerekirse ekmeğin içine ekmeği katık yaparak yeriz. Ortalama bir insan yılda 150 kilo ekmek yiyor bu ülkede. Kilo yapmasına, içerisine atılan katkı maddelerine rağmen.

Ortalama günde 5 ekmek alan bir ailenin ödeyeceği miktar aylık 150 lira. Dar gelirli, asgari ücretle çalışan için az para değil bu. Zaman zaman ekmek alırken bayat ekmek soranlar olur fırıncıya. "Alırsanız, şunlar var" diye ekmek gösterilir. Bazen de yok denir, adam gerisin geriye döner gider. Bir gün fırıncıya sordum, bu bayat ekmekleri niçin alıyorlar diye. "Genelde ailesi kalabalık kişiler alıyor" dedi. Anlaşılan maddi durumu kısıtlı kişiler taze ve sıcağına göre daha ucuz satılan ekmeğe yöneliyor günü kurtarmak ve öğün savmak için.

Hasılı yeni yıl, yenilikleriyle beraber geldi. İlk yeniliği de zamlar oldu. Biz yılbaşı kutlayacağız, yeni bir yıla gireceğiz diye sevinirken heybenin içindeki turpu unutmuşuz. Fırıncı gülerek hatırlattı sağ olsun... 02/01/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde