Ana içeriğe atla

Eğitimin en büyük sorunu davranıştır

Türkiye'de eğitim ve öğretimin sorun olduğunu sağır sultan bile bilir. Sorunu bulduk da nasıl çözeceğiz konusunda karar verilemedi. Çözmeye dönük ne yapılırsa yapılsın kapanmayacak şekilde yeni kara delikler ortaya çıkıyor.

Etkili ve yetkili kişiler bir araya gelip de çözüm konusunu konuşamıyor. Eline mührü alan kendisi çözeceğim diye uğraşır. Çünkü eğitim ve öğretim her toplumda olduğu gibi bizde de önemlidir. O kadar önemli ki başkasıyla paylaşılamayacak kadar önemlidir. Herkes kendi zihniyetine uygun bir nesil yetiştirmek için uğraşır, didinir. Yani nesli başkasından kurtarmaya çalışırız. Çünkü öbürünün eline geçerse taban tabana zıt bir sistem getirecek paranoyası hiç peşimizi bırakmaz. Siyasiler aralarında sağır dövüşü yapmaya, birbirlerine kaptırmama yarışına nesli/nesilleri kurban etmeye devam etsinler. Olan geleceğimizin teminatı çocuklarımıza oluyor. Çünkü kobay olarak kullanılıyor, Hoca'nın deyimiyle "ya tutarsa" mantığıyla. Zar atılıyor durmadan.

Eğitime neşter vurulacak vurulmaya ama nereden başlanacak? Kanaatimce eğitimdeki sorun bilgiden ziyade davranışsaldır. Bu bilgi çağında bilgiye şu ya da bu şekilde ulaşılır. Hatta okullar olmadan da ulaşılır. Biz yine net hesabı yapıyoruz. Halbuki net hesabı yapmaktan ziyade davranışlar test edilmeli okullarda. Davranışa puan verilmeli. Ağaç yaş iken eğilir misali okullu olan küçük dimağlara hemen okuma-yazma öğretme, bilgi yükleme yarışından ziyade sağcısı, solcusu, ateisti, dindarının ortak olarak kabul ettiği 'doğruluk, yalan söylememe, çevreyi kirletmeme, kirlettiğimizi temizleme, oyun kurma, sosyalleşme, paylaşma, çalmama, başkasını rahatsız etmeme,, zarar vermeme, birbirimize empati yapma, emek sarf etme, kavga etmeme, küfür etmeme, devlet malına zarar vermeme, birbirimizi dışlamama, küçümsememe, başta anne ve baba olmak üzere başkasına saygı ve sevgi gösterme, adaletli olma, haksızlık yapmama, kul hakkı yememe, işimizi düzgün yapma, planlı olma, güvenilir olma..vb' temel insani değerleri öncelikle vermemiz gerekir. Bu ortak değerleri öğretmeden öğrenmeye geçmeme prensibimiz olmalı. Çocuk davranış yönüyle mezun olmalı. Sadece bilgi mezun olmamalı. İşe girme vb durumlarda diploma notunun % 70'i davranış, % 30'u da bilgi ve beceri olmalı. İşe girdikten sonra davranışlarında aksama, değişme, zafiyet olanların iş garantisi olmamalıdır.

Değerlerimizden yoksun  bilgi yükleyerek yetişen nesil olsa olsa canavar nesil olur. Ahlaki ve etik değerleri eksik olanlar büyüyünce toplumun başına bela olur. Haydin ne olur, eğitimimize davranış girsin. Bu sorunu çözersek diğer sorunlarımızı çözmek için çok çaba sarf etmemiz, çok para harcamamız gerekmez. 31/12/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde