Çocuk yetiştirme konusunda anne ve babaların çocuklarına
yaptığı en büyük kötülük aşırı korumacılıktır.
Çocuklar bizim her şeyimiz elbetteki koruyup gözeteceğiz.
Biz onu yolda bulmadık. Korumayıp da ne yapacağız, senin ki de iş mi
denebilir.
Elbette çocuklarımızı koruyup gözeteceğiz. Sorun koruyup
gözetmede değil. Bir defa onlara sorumluluk vermiyoruz, onlara hep balık
yediriyor, balık tutmayı öğretmiyoruz. Bir dediklerini ikiletmeden hemen
alıyoruz, onu memnun etmek için saçımızı süpürge ediyoruz.
Bu durumda çocuk fiziken büyüse de kişilik olarak
büyümüyor. Biyolojik yaşı büyüse de zihin ve beyin olarak büyümüyor. Her şeyi
anne ve babasının yapmasını bekliyor. Çocuk hayatı düşünmüyor bile. Başına
gelen sıkıntıları nasıl çözeceğini kafaya bile takmıyor. Başına ne gelirse
ailesine aktarıp sorunu ailesinin çözmesini bekliyor. Nerede bir sorun varsa
ailesi önüne düşüyor, sorunu çözmeye çalışıyor. Bir şey alınacaksa alınıyor gerekirse
borçlanılarak. Bir yere gidilecekse gidiliyor. Dersi zayıfsa öğretmen, idare
kim varsa görüşülüp notunun yükseltilmesi sağlanıyor. Biri kızdı mı
çocuklarına, ailecek kızana had bildirmeye gidilir, kazara biri dövdü mü;
dayağa karşı olan aile hep beraber döveni dövmeye gider. Çocuğun önünde sorunu
çözmeye çalışan aile asla çocuğunda suçu bulmaz. Acaba çocuğumuz bu işi
abartıyor mu, birin yanına beş katıp aktarıyor mu, acaba çocuğumuzda da bir suç
olabilir mi diye asla düşünülmez. Tek taraflı dinlenir, tek taraflı yargılanır,
aile mahkemesinde muhatabın ipi çekilir. Çünkü çocuklarına güven o kadar fazla
ki çocukları asla yalan söylemez. Biz sorun çözdükçe, karşı tarafa had
bildirdikçe çocuk kendimize biraz daha bağlanır. Nasıl ki o bizim her şeyimiz
ise, onun için de biz her şeyiz. Bir araya gelip Roma bile yakılır bu aile
dayanışmasıyla.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Gerçekten iyi mi yapıyoruz? Bir
düşünmek lazım. Çocuk yetiştiren hiçbir aile çocuğunun kötü olmasını, kötü
olarak yetişmesini istemez. İyi niyetle çocuğunun sorunlarını çözmeye çalışır.
Mantık; biz geçmişte çok çektik, çocuğumuz çekmeyecek. Biz ezildik; çocuğumuz
ezilmeyecek. Çocuğumuzun öz güveni olacak. Bize imkan sunulmadı, istediğimiz
yere yeterince gelemedik. Biz çocuğumuza her türlü imkanı sunarsak çok iyi bir
gelecek onu bekliyor olacak şeklinde bir düşünceye sahibiz. İlkokul, ortaokul,
lise hayatı bu şekilde devam eder. Üniversite okusa da yaş büyür, ama hala
çocuk olarak kalır. Biz yaşlansak da yine her şeyi bizden bekler. Bari bu
zamana kadar getirdik. Hazır anayasa değişikliği varken 18 yaşını dolduran
kişiler için seçilme hakkı verilecek. Çocuğumuzu milletvekili olması için
hazırlayalım da geleceği kurtulsun hiç olmazsa.
Şahsi görüşüm çocuklarımıza sorumluluk vermek şeklindedir.
Her istediğini almamaktır. Bazen hayır demesini bilmek lazımdır. Başına bir
problem gelince kendisinin çözmesini beklemektir. Çocuğumuzun getirdiği habere
göre hareket edip yangına körükle gitmemektir. Habersizce sorunu araştırıp bir
de karşı tarafı dinlemek gerekir. Çocuğumuzun hatası varsa kırıp dökmeden uygun
bir lisan ile çözmektir. Hasılı kendinizin bir müddet sonra olmayabileceğinizi
hesaba katıp çocuğunuzun tek başına problemi çözmesine yardımcı olmaktır. Yine
de karar sizin. 24/12/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder