Ana içeriğe atla

Kayıp eşek ve ayakkabıdan haber var*

3 ay önce  eşeğini ve ayakkabısını kaybeden bir  zatla karşılaştım. Son durum nedir, dedim?  "Ayakkabısının hâlâ  kayıp olduğunu, yalın ayak olmaktansa paraya kıyıp yeni bir ayakkabı aldığını, eşeğinin ise geri gelmediğini fakat 3 ay boyunca gerçekleştirilen 'işlem hacmi' sayesinde kendisine eşeğin sıpasını verdiklerini" söyledi.

Başka kendisine sıpa verilen var mı, dedim. Eşeği alınanların çoğuna yeniden sıpa bahşedildi dedi. İyi de kardeş, anasına bakamayan sıpasına nasıl bakacak? Bu da zaten büyüyünce yine eşek olmayacak mı? Madem iyi bakıyordu, daha önceki eşeği niye alındı? Ya da bakamıyordu madem, yeniden niye eşek verildi? Aslında anasına bakamayan sıpasına da bakamaz ama ne yapacaksın büyüklerimizin merhametini gözardı etmemek gerekir dedi bir meczup.

Diğer meczup durur mu: Desene eşeklik bizde bâki kalacak. Bense bakakaldım kendilerine... 24.12.2014

* Çıkarılan bir kanunla 2014 yılında müdür ve yardımcılıkta 4 yılını dolduranların müdürlüğü sona erdirilmişti. Yeni müdür görevlendirmesi mülakat yoluyla yapılmıştı. Bu yazıda görevlendirme süreci, yol ve yöntemi eleştirilmiştir.

24/12/2014 tarihinde bu yazıyı sosyal medyada paylaşmıştım. Bu paylaşımıma yapılan yorumlar:

Eşeği elinden alınanlardan bazılarına dedikleri gibi sıpa bahşettiler. Ama dediğiniz gibi eşeğe bakamadın deyip elinden alıp sonra sıpa verilenler var. Bazılarına da eşek yerine katır verildiği de görüldü. Amma velakin eşeği elinden alan kişiler ya düşünemedi ya da bir üst akıla uyarak geri verdiler. Eşeğe bakamayan sıpaya ya da katıra nasıl bakacak bu konuda pişmanlık mı üst akıl mı öncelikli? İşin özüne gelirsek bazıları eşeğine kavuşamasa da sıpasına bazıları da katırına kavuştu. Eşek, Katır, sıpa sahipleri aman iyi sahip çıkın bir sabah uyandığınız zaman onları elinizden gitmiş bulabilirsiniz. Bunları elinizde tutabilmek için siz ne yapacağınızı bilirsiniz. (H.K.)

Ölmüş eşek kurttan korkmaz sayın hocam. Herkesi aynı kefeye koymamak gerek. Bir binite sahip olanlardan ya da sahip olmak için girişimde bulunanlardan ziyade yöntem, metot, usul, edep, etik değerler irdelenmeli. Sahada görev alan piyonlardan ziyade yetkisini İstiklal Mahkemelerinin hakimleri "3 Aliler" gibi kullananlara dikkat çekmek gerek. İnsan edebi, zıddından öğrenir...Hasılı, kişiselleştirmeden ziyade Allah basiret versin, feraset versin, akıl tutulması vermesin diye temennide bulunmak gerek. (R.Y.)

Elbette ki yöntem, metot, usul, edep, etik değerler önemli kavramlar. En önemlisi de binite sahip olabilmek için kullanılan yöntemlerdir. Benim tarih bilgim zayıf istiklal mahkemelerindeki 2 Ali’yi biliyorum ama 3. Ali’yi çıkaramadım. (H.K.)

Bir şeyler yazsam bir dert yazmazsam bir dert. Beğensem ayrı dert. (B.T.)

Canın sağ olsun Bekir, sen 2014'ü harika geçirenlerdensin...Yazım tarizin örneklerindenmiş. Beğenmezsen bir edebi sanatımıza karşı gelmiş olursun. Yazım, gerçek edebiyatçıdan onay aldı. Ayrıca yazımız beğenilsin, yorum yapılsın diye paylaşılmıyor. Evelallah tek başıma da yoluma devam etmeye çalışıyorum, başıma taş düşmeye devam etse de. Ben hep yanıldığım doğru bildiğim yanlışları -kendimin dışında kimse anlamasa da, önemsemese de- yazmaya devam edeceğim. En azından paylaşımları; anlaşılmadan, paylaşılmadan ve beğenilmeden giden tek kişi olarak tarihe geçerim. (R.Y.)

Sosyal medya hesabını kapattığı için yorumu kaldırılan birine verilen cevap: (Sanırım benim kayıp diye ifade ettiğimi gasp, çalma olarak değerlendirmiş yorumcu)
Sadık hocam! Çalma, gasp vb durumumudur bilmem, zengin kelime hazinem olmadığı için kayıp kelimesi ile ifade ettim. Benim için kayıptır ne şekilde gittiği ayrı bir husus. Belki de kayıp ifadesi bir üslup şeklidir. Zaten yazımı kralın çıplak olduğunu bilen arif insanlara sunuyorum. Malumun ilamını mizansenleştiriyorum. Eşeğe kızmadım, küstüm ama dağın haberi olmadı. Kasapların eline geçen eşekler helal et diye kesilip satılınca mevcut eşekler karaborsaya çıkıp değer kazandı. Elan eşek ve türevleri benim için bir şey ifade etmiyor. Ben kendime yakışanı yaparak hesabını vereceğim, mutlaka eşek borsası oluşturanlar da adaletin şaşmadığı bir ortamda hesabını vereceklerdir. Allah herkesi niyetlerine göre değerlendirecektir. Rabbim yüzü ak olanlardan eylesin herkesi. Bu arada süt falan satmıyorum. Yorumunu okuyan benim süt sattığımı sanabilir. Allah bozuk süt satan onurlu sütçünü de affetsin. Umarım gelen süt eşek sütü değildir. Eşekle başladık eşekle bitirelim: "Ey oğul, yürüyüşünde orta yolu tut, sesini kıs, çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." Lokman süresi. (R.Y.) 24/12/2017





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde