Ana içeriğe atla

Hangi Ramazan YÜCE

Bursaspor ve Beşiktaş'da forma giyen, milli takımın eski futbolcusunun başı bugünlerde kendisiyle aynı adı taşıyan 15 Temmuz gecesi Akıncılar üssünde görülen FETÖ'den tutuklu Kemal BATMAZ ile başı dertte. Adı soyadı aynı olunca arayan arayana garibimi. Eski futbolcu olması ve tanınıyor olması sebebiyle bugün TV'ler kendisinin mağduriyetini konu edindi. TV'deki konuşmasında milli futbolcu: Adını-soyadını değiştirmeyi düşündüğünü ifade etti.

TV'ye çıkarak kendini ve derdini anlatabildi futbolcu. O ben değilim dedi en azından. Pekiyi ben ne yapacağım? Senin derdin ne denirse, futbolcunun başına gelen 2007 yılında benim başıma geldi. O yılları bir hatırlarsanız PKK'nın kaçırdığı askerlerden birinin adı Mardin doğumlu Ramazan YÜCE idi. Dağlıca baskını esnasında kaçırılan ve PKK'lı olduğu ortaya çıkan 'Ramazan YÜCE' için arama motorlarında bir arama yaparsanız derdim daha iyi anlaşılmış olur. Karşınıza hemen "PKK köpeği Ramazan YÜCE, Er Ramazan YÜCE" çıkar. 08/11/2007 tarihinden bugüne 9 yıl geçmiş olmasına rağmen aynı isim ve soyadı taşıdığım 'Er Ramazan YÜCE'den kurtulamadım sanal alemde. Hatta 2007 yılında 1988'den beri görüşmediğim bir arkadaşımı çalıştığı kurumun telefonundan arayıp kendimi tanıttığımda sesimi duyunca sevinip mutlu olacağını, heyecana kapılacağını düşündüğüm dostumun bana cevabı: "Hangi Ramazan YÜCE" demek oldu. Konya'dan Ramazan YÜCE deyince dostumun duraklama ve tereddüdü sona erdi. Sorması da normaldi. Çünkü o günlerde basın, medya, devlet ve vatandaş Er Ramazan YÜCE ile yatıp kalkıyordu. Gündemdeki isimdi anlayacağınız. Hala da kaybolmadı gitti bizim ER Ramazan YÜCE sanal alemde, yine ilk sayfalarda.

03/11/2016 tarihinde ajanslar eski milli futbolcumuz Kemal BATMAZ'ı isminden dolayı mağdur diye haber yapınca 9 yıl öncesi yaşadığım aklıma geldi. Masum Kemal BATMAZ'ı daha iyi anladım. Futbolcu, meşhur olması sebebiyle kameralar karşısına geçerek haber konusu oldu.

Ya ben ne yapacağım? Beni ne tanıyan var, ne de haber yapan. 9 yıl sonrasında bile arama motorlarının ilk sayfasında hala PKK köpeği Ramazan YÜCE çıkıyor. Ama ben pireye kızıp da yorgan yakanlardan değilim. İsmimi falan değiştirmeyi düşünmüyorum.

Ben o arama motorlarında yazan "Er Ramazan YÜCE"  değilim be dostlar! Ekranlar bana açık olmasa da benim mütevazı sayfam blogspot'um var,  sağ olsun... 03/11/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde