Ana içeriğe atla

Okullardaki Kur'an-ı Kerim dersleri

4+4+4 sistemiyle birlikte IHL dışındaki okullarımız da Kur'an-ı Kerim dersleriyle tanıştı. Veli ve öğrencide ayrı bir heyecan meydana geldi. Türkiye'nin geçmişte din ve Kur'an konusundaki anlaşılmaz tavrı göz önüne getirildiğinde bu dersin okullara seçmeli olarak konması çok önemlidir ve radikal bir karardır.

Üç-dört yıldır okulların çoğunda bu dersler işletmeye başlandı. Nedense heyecan kaybolmaya başladı. Çünkü bu ders birçok velinin beklentisine cevap vermedi ya da veremedi.

Kuranı Kerim'in okullardaki ders yükü haftada 2 ders saatidir. Sınıf mevcutları 30-40 civarında. Öğretmenin toplam 80 dakika içerisinde tüm öğrencileri okutabilmesi mümkün değildir. Hepsine sadece besmele çektirse dersi biter. Öğrencilerin kimi Kuranı biliyor,  kimi cüzde,  kimi harfleri tanıyor,  kimi hiçbir şey bilmiyor. Bu derse giren bir öğretmen bu çocukların hangi birine ne okutsun? Bu dersin içeriği itibariyle öğretmenin her bir öğrenciyle mutlaka ilgilenmesi gerekiyor. Mevcutların kalabalık olması sebebiyle maalesef öğretmen her öğrenciye ayrı bir zaman ayıramamaktadır. Sonuç olarak öğrenciler sene sonu itibariyle bu dersi anlam ve mantığına uygun bir şekilde öğrenemiyor.

Bu dersin verimli işlenmesi için çözüm ders saatlerini artırmada değildir. Yapılması gereken bu ders işlenirken sınıfın ikiye bölünmesidir. Sınıf bölme olayına okullar yabancı değildir. Ortaokul 7.ve 8.sınıflarda işlenen Teknoloji ve Tasarım derslerinde öğrenciler iki sınıfa bölünmekte. Sınıfın yarısına bir öğretmen, diğer yarısına da diğer öğretmen girmektedir. Bu dersteki uygulama Kur'anı Kerim dersleri için de uygulanırsa bu dersten azami başarı elde edilebilir. Görüşümüzün sorulduğu tüm toplantılarda ve Bakanlığa bu teklifimizi bildirdik. Ama nedense bu konuda bir ilerleme sağlanmamıştır.

Öğrenci hem ortaokulda, hem de lisede bu dersi seçse maalesef kalabalık sınıf ortamından dolayı öğrencinin bu derslerde Kur'anı öğrenebilmesi mümkün değildir. Veli ve öğrenciler şok yaşamadan Bakanlık bu konuda gereken adımları atmalıdır. 09/11/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde