17 Kasım 2016 Perşembe

Hangi sistem daha iyi?

Bu ülkenin tartışmasız günü geçmez. Sürekli bir gündem buluruz. Allah nazardan saklasın konu sıkıntımız yok. Son zamanlardaki tartışmamız da  sistem tartışması.

Başkanlık sistemine geçebilecek miyiz? Geçersek ne olur? Geçmez isek ne olur? Parlamenter sistem değişmemeli, zira ülke için en iyi sistem budur. Başkanlık sistemine geçilirse ülke bölünür. Yok eğer geçmez isek asıl  o zaman bölünür. Başkanlık sistemi ülkeyi tek adamlığa, diktatörlüğe götürür. parlamenter sistem ağır işliyor, hızlanmamız lazım. başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı olmaz, halbuki parlamenter sistemde var olan kuvvetler ayrılığı birbirini denetler. Başkanlık sistemine  sırf Cumhurbaşkanı istiyor diye geçilmek isteniyor. Sistem değişikliği olacaksa meclise gelecek anayasa taslağı 330 kabul oyunu bulabilecek mi?.. gibi sorulara cevap aramaya çalışıyoruz. Artı ve eksileri konuşulmaya çalışılıyor.

Ülke başkanlık sistemine geçebilir mi geçemez mi, geçerse iyi mi olur, kötü mü bilmem. Bildiğim bir şey var. Ülkeyi yönetmede kim ne kadar samimi? Değişmesini isteyenlerle, değişime direnenler gerçekten ülkenin selameti için mi pozisyon alıyorlar? Bunu da bilme imkanım yok. Çünkü elimde samimiyet testi yok. Yine bildiğim bir şey var. Bu ülkenin sorunu sistem sorunundan ziyade insan ve insani değerler sorunu var. Başkanlık sistemi veya dünyanın en güzel sistemini getirseniz de bizdeki sorunlar bitmez. Daha da büyür. Zira bizim kavgamız doğruyu, iyiyi, güzeli bulma kavgası değildir. Kayıkçı kavgası bizimkisi.

Bir defa biz kendimizi düzeltmez isek, hiçbir sistem bize fayda sağlamaz. Merkezine adaleti, güven ve doğruluğu, hakkaniyeti almadığımız müddetçe hiçbir sistem bizim derdimize derman olmaz. İnsan ve insani değerler, bizim olmazsa olmaz kırmızı çizgimiz olmalıdır. Dünyanın en kötü sisteminde bile biz adaleti tesis edebiliriz. En iyi sisteminde de biz insanlara zulmedebiliriz. Tüm mesele insanda bitiyor. Çünkü insan faktörü önemlidir. Zira hangi sistem olursa olsun ülkeyi yine insan yönetecektir. Kafa yapımızı ve mantalitemizi değiştirmeden bir menzile varamayız. Sorun insanda. İnsanın adam olmasındadır. Biz adam olduk mu sistem çok önemli olmaz o zaman. Baba ile oğlun bir sinema hikayesi vardır: "Bir baba hafta sonu çocuğuna onu  sinemaya götürmek için söz verir. Hafta sonu gelince çocuğu, babasına  sözü hatırlatır. Uzanıp yatmakta olan babası gitmek istemez. Çocuğun ısrarı sonucu babası, masadaki gazeteyi kendisine vermesini çocuğundan ister. Gazeteyi paramparça yapan adam parçalanan gazeteyi çocuğuna uzatır ve şöyle der:
 -Yavrum! Şu gazetedeki dünya haritasını düzeltirsen seni sinemaya götüreceğim.
Biraz sonra dünya haritasını düzelterek getiren çocuğa babası hayret eder ve
-Çocuğum! Nasıl yaptın, deyince çocuk:
-Babacığım! Dünya haritasının arkasında bir adam resmi varmış. Adamı düzeltince dünya da düzeldi, der."

Bu ülkenin selamet ve huzurunu isteyenler! Gelin hep beraber ilk önce adam olalım, kısır çekişmelerden uzaklaşalım. Önce kendimizi düzeltelim. Zira düzeltmeye kendimizden başlarsak, yani adam olmaya karar verirsek zaten dünya kendiliğinden düzelmiş olur. 17/11/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder