Ana içeriğe atla

Ekonomi nereye gidiyor? *

Ne gezi olaylarında,  ne 17-25 Aralık yargı darbesinde,  ne de en kanlı darbe teşebbüsü olan 15 Temmuz'da gördük doların bu derece çılgınlığını. Dört nala koşuyor.

Freni patlamış kamyon gibi yol alıyor dünyaya nizamat veren dolar.  Ateşi ne zaman sönecek, nerede duracak, nereye toslayacak,  kimleri ihya edecek? Hangi ocakları söndürecek? Belli değil. Fakat belli olan bir şey var: Dar gelirlinin cebini yakacak. Hayra alamet değil bu gidiş. Dolarla beraber EURO, altın yarışıyor birbiriyle. Bu bir devalüasyon mu? Yoksa Türkiye'yi dizayn etmek isteyen güçlerin bir başka oyunu mu? Çünkü bunun için 3-5 yıldır her yolu deniyorlar.

Her şeyin küreselleştiği bu dünyada ekonomi de küreselleşti. Dışarıda meydana gelen kriz de geliyor bizi buluyor/vuruyor. Dünyada uygulanan ekonomik sitemi Prof.Dr. Osman ALTUĞ, hep “Üç kağıt ekonomisi: borsa, faiz ve dolar,” diye açıklar. Dünyayı yönetenler, paraya da yön veriyorlar. Oyun oynar gibi dünya ile oynuyorlar. Para babaları öksürse dünya ekonomisi felç oluyor nedense. Faizin yükselmesini istiyorlarsa yükseliyor, dövizin yükselmesini istiyorlarsa yükseliyor, borsa inecekse veya çıkacaksa hep dedikleri oluyor. Bu üç kağıdın değeri inse de bunlar kazanıyor, yükselse de. Olan hep dar gelirli insana oluyor maalesef.

Enflasyon ve hayat pahalılığından çok çekti bu ülke. Durmadan kemer sıkma politikalarıyla karşı karşıya geldik. Önümüzü göremedik ardı arkasına gelen krizlerden. Bugünkü aldığımız malı ertesi gün aynı fiyatla alamadığımız günleri çok gördük.

2001 ekonomik krizi baş gösterip devalüasyon olduğunda kendi kendime, "Bugün aldığım bir malın, ertesi günü fiyatının  değişmeyeceği günler olacak mı acaba? Eğer bunu sağlayacak bir parti gelirse düşüncesi ne olursa olsun oyumu ona vereceğim" demiştim. Dünyanın ekonomik bir kriz yaşadığı 2009 yılında döviz ve ona bağlı olarak fiyatlarda bir dalgalanma olduysa da denildiği gibi kriz bizi teğet geçti. 2016 Kasım'ına kadar fiyatlarda aşırı bir dalgalanma olmadı, hatta birçok ürünün fiyatı yerinde saydı. ABD'nin yeni başkanını seçmesiyle birlikte çıldırdı sanki. Başta gıda fiyatları olmak üzere birçok ürünün fiyatlarında bir dalgalanma ve yükselme söz konusu. Zaten cari açık belimizi büküyor yıllar yılı.

Ülke; içeride FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C gibi terör örgütleriyle uğraşırken, sınırımızda savaş ve terör ortamı devam ederken, ülke savaştayken, AB ile aramıza kara kediler girmişken üstüne üstlük bir de ekonomik kriz işin tuzu biberi olur. Bu, onulmaz yaralar açar. Bu sefer ekonomik kriz bizi teğet falan geçmeyecek gibi. Ateşi de söneceğe benzemiyor. Devlet bir taraftan bizi boğmaya çalışanlarla mücadele ederken ekonomiye de bir neşter vurması gerekir.


Üretime dayalı bir ekonomik sisteme geçmediğimiz müddetçe bu üç kağıt ekonomisinin sonuçlarını acı bir şekilde yaşamaya devam edeceğiz anlaşılan. Zira hep etkileneceğiz. Ne yapıp edip üretime ağırlık vermemiz, üretmeden tüketme alışkanlığından vazgeçmeliyiz. Vergiyi toplumun her kesimine yayarak kayıt dışı ekonominin  önüne geçilmelidir. İhracat ve ithalat dengesi mutlaka gözetilmelidir. Kaynaklarımızı iktisatlı kullanıp, ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. İsraf ve lüks yaşamaya bir sekte vurmalıyız. 15/11/2016

* 19/11/2016 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde