Ana içeriğe atla

Yok mu bu işin ortası?

Perakende alışverişi sevmeyiz. Toptancıyız toptancı. Bizim için bir şey ya vardır ya da yoktur. Hiç ortası olmaz. Hep kenarlardayız. Aşırı uçtur bizim mesken edindiğimiz yerler. Bereket inananlar arasında ortak bir Allah'a inanıyoruz. Allah nazardan saklasın.

Allah'a inanıyoruz ama nasıl bir Allah? Daha işin başında başlıyor bizim ayrılığımız. Kader anlayışımız zaten evlere şenlik. Ne anlatan anlattığını anlar ne de dinleyen. Kafamızdaki problemler çözüleceği yerde iyice sarpa sarar. İman esaslarından mı değil mi? Kabir hayatı var mı yok mu? Hz Muhammed, son peygamber. Şükür bir ortak noktamız daha. Fazla sevinme dur hele. Peygamberin şari yönü var mı/yok mu? Hadisleri nereye koyacağız? Sahih mi/uydurma mı/zayıf mı/ amel edilir mi? Kur'an tek başına bize yeter/yetmez.

Tarikat/cemaat/şefaat/keşif/tasavvuf/keramet vardır/yoktur. Mehdi/Mesih/Deccal gelecek mi? Kıyametin alametleri olur/olmaz. Teravih diye bir namaz vardır/yoktur. Recm var/yok. Mürted öldürülür/öldürülmez. İctihat kapısı kapandı/kapanmadı.

Uzar gider bizim meselelerimiz. Niyetimiz sona erdirmek değildir. Muhabbetini severiz. Konuştukça konu konuyu açar. Herkes diğerini kendi görüşüne inandırmaya çalışır. İnanmazsa makbul biri değildir. Kimse doğruyu bulmak için konuşuyor değildir. Herkesin amacı öbürünün görüşünü alt etmektir. Kendi yumuşak karnını koruma altına almaktır. Bu bazen savunma bazen de saldırı ile olur. Baktı ki karşı tarafı ikna edemiyor, ya adamı mürted ilan ederiz. Ya da gücümüz yetiyorsa şiddet uygularız. Dışlarız. Arkamızdan gelenlere "Falan sapıktır, uzak durun, sakın dinlemeyin" diye  sıkı sıkıya tembih de bulunuruz. Derdimiz ardımızdan gelenlerin gözünde sıfırlanmamak ve onları yanımızda tutmaya devam etmek. Bu şekilde yuvarlanır gideriz. Kendimizin düşüncesi dışındaki insanlara hayat hakkı tanımayız. Gücü ele geçirirsek  bastırırız, gerekirse yok ederiz, ezer geçeriz. Amacımız nedir bizim gerçekten? Üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? Gördüğüm kadarıyla kimse üzüm yeme niyetinde değil. Hep germek, hep germek.

Nedir bizdeki bu hastalığın adı? Tedavisi var mı bunun? Bir olmak için binlerce ortak noktamız varken bu kadar gayrılık niye? Yetmedi mi dışımızdakilerin gözünde gülünç duruma düştüğümüz? Eskiden cehaletten dert yanardık. Şimdi herkes allameyi cihan maşallah! Cahil meseleyi kavga gürültüyle çözerdi, bugün okumuşlar ve köşe başını tutmuşlar vatandaşı birbirine geriyor. Aynı gemide ateş ve barut yolculuk yapıyoruz.

Neden farklı fikre sıcak bakmıyoruz? Niçin herkesi kendimiz gibi düşünsün diye mahalle baskısı yapıyoruz. Eğer bir konuda hepimiz aynı düşünürsek bu kadar insan olması normal mi? Bırakın da insanlar farklı farklı düşünsünler. Saygıya ve anlamaya dayalı farklı fikirlerin bize faydası olur, zararı olmaz. Allah bile emrine karşı gelen Şeytan'a kıyamete kadar insanları saptırmak için mühlet verdi. Bırakın da farklı fikirler şiddet ve baskıya yol açmadığı müddetçe içimizde devam etsin.

Bırakalım da herkes ahiret azığını hazırlasın. Orada herkes, bu dünyada ektiklerini biçecektir. Kimin doğru yolda olduğunu mahşerde hesaba çekileceğimiz zaman görsek. Bu acelecilik niye? Yoksa ahirete de mi inanmıyoruz? Ahiret inancımızda da mı sorun var?

Oturup konuştuk. Anlaşamadık. "Senin dinin/düşüncen; fikrin sana, benim ki de bana" demek yetmesin mi? Yok mu bu işin orta yolu ey Allah'ın kulları! 30/10/2016


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde