Bir zamanlar küçüktük. Bir büyüsek dedik. Ailemizin sorumluluğunda büyüdük büyümeye. Büyüyünce büyük olmanın iyi bir şey olmadığını anladık. Çünkü büyüdükçe sorumluluk artıyor. Sorumluluk arttıkça hayatın yükü de üzerimize biniyor. Elimizde bir imkan olsa yeniden küçüklüğe dönmek isterim. Çünkü sorumluluğu yok çocukluğun.
Büyüdük evlenip çoluk çocuk sahibi olduk. Her ne kadar çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz olsa da anne babamıza göre biz hala çocuğuz... ne kadar büyüsek de.
Her devirde zordur çocuk büyütmek ama günümüzde daha zor diye düşünüyorum. Çünkü biz ebeveynimize göre daha da bir hedef büyüttük. Var gücümüzle çocuğumuzun iyi bir geleceği olsun çabası içerisine girdik. Okutması bir dert, görev alması ayrı bir dert. Görev aldı diyelim ahlaki değerlerle mücehhez olması ayrı bir dert. Her istediğimizi Allah vermiyor. Bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkıyoruz belki de çoğu zaman.
Dünya bir imtihan dünyası. Allah herkesi farklı farklı imtihan etmektedir. Kimini evladıyla, kimini mal-mülk ile, kimini makam ve mevki ile, kimini inanç ile... Nuh peygamber eşi ve oğlu ile imtihan olan peygamberlerdendir. Ne kadar çabalasa da, kendisine inanan yabancılar olsa da kendi sulbünden olan oğluna söz geçiremedi nedense. Evladı ne kadar inanmasa da onun peşinden giderek boğulmaması için çabaladı durdu. Taki Allah Teala'nın "O, Salih bir amel değildir" deyinceye kadar peşinden koştu durdu. Ama çocuğunu boğulmaktan kurtaramadı maalesef.
Günümüzde anne-babalar da çocuklarının iyi bir eğitim alması, dinini diyanetini öğrenmesi ve ahlaki değerlerle mücehhez olması için değişik yollara başvurdu hep. Devletin verdiğini yeterli görmeyen bir kısım aileler başka yollara tevessül etti. Kimi merdiven altı diyebileceğimiz yapılara teslim etti çocuğunu.
Ne kadar gizleseler de gizli ajandası olanların bir gün foyası çıkıyor er veya geç. Gizli ajandasını ortaya koyanların bir başka gücün maşası olduğu, yaptığı ihanetlerle ortaya çıkınca ortaya yerde bir suç meydana gelmektedir. Bir yerde suç varsa elbette suçlular da vardır. Peki suçlu kim şimdi burada. Göründüğü kadarıyla devlet suçlu diye geriye kalan piyonlarla uğraşıyor. Gerçek suçlular kaçtı. Burada suçlu olarak tespit edilenler mi gerçek suçlu, yoksa o çocukları o yapıya teslim eden aileler mi suçlu?
Okullarda psikolojik danışman ve rehber öğretmenlik görevi yapan öğretmenlerimiz öğrenci psikolojisini daha iyi bilirler. Çünkü bu konunun uzmanıdır kendileri. Zaman zaman seminerlerinde: "Aslında kötü çocuk yoktur, suçlu anne ve babalar vardır" derler bize. Çocuklar suç işlemişse, suç örgütünün içerisinde yer almışsa o çocukları o yapıya teslim edenler suçlu değil mi? O yapıyı 40 yıl boyunca çözemeyip bugünlere kadar büyütüp geliştiren devlet denen aygıtın hiç mi suçu yok. Devletin -gizli ajandası olduğunu tespit edemediği bir örgütten dolayı- vatandaşı suçlaması doğru mu? Devlet niçin görevini yapmadı şimdiye kadar? Devlet "Hata yapmışım" demekle kurtulabilir mi bu sorumluluktan. Madem uyumak, gaflet halinde olmak, büyümesine katkı yapmak suretiyle devlet hata yapmışsa vatandaş hata yapamaz mı? Devletin hata yapma gibi bir lüksü olabilir mi? Devleti yönetenler -tüm imkanlar ellerinde olmasına rağmen- hata yapabilir deniyorsa hiçbir şeyden haberi olmayan vatandaşın hata yapma lüksü olamaz mı? Eğer suçlu ile mücadele edilecekse o zaman sorumluluğu olan herkes, başta devleti yönetenler olmak üzere bu suç örgütünden dolayı müteselsilen sorumlu olmalıdır. Örgüte girenler, çocuğunu bu yapıya teslim edenler, bu yapıya göz yumanlar hesabını vermelidir. Yukarıda dedik ya, suçlu çocuk yok anne babadır gerçek suçlu diye. Çocukları ne kadar büyüseler de anne babanın da burada payı vardır. Burada suçun büyüğü devlete ait, sonra anne babaya sonra suça karışan çocuklara... Kimse sorumluluktan kaçınmasın. Eğer suçlu avına çıkılacaksa, herkes didik didik incelenecekse, geçmişin hesabı verilecekse, tüm kirli çamaşırlar ortaya dökülecekse o zaman herkes eteğindeki taşı döksün ortaya. Bu konuda hiçbirimiz temiz değil. Bazıları der ki: "Efendim! Benim bu yapıyla hiç bir bağım olmadı" diye. Olabilir. Bazılarımızın yolu hiç kesişmemiş olabilir. Eğer bu konuda toplumun büyük bir çoğunluğu bu yapı ile az veya çok irtibatlı olmuşsa herkes bu yapıyı çok sevdiğinden gitmemiştir oraya. Çoğu insan bu yapıya soğuk bakmasına rağmen eğitim ve öğretim alanındaki oluşturulan algıdan dolayı bunlarla iletişime geçti, sevse de sevmese de. Bu şuna benzer: Bir çok insan Koç grubuna kızar. Koç'un ürettiklerini almamak lazım der. Bir zaman gelir ki evine bir beyaz eşya lazım olur. Dolaşır, sonunda gider kızdığı firmanın ürünü olan 'dünya markası' ürünü evine alır. Günümüzde akla gelebilecek, insanın olduğu her alanda boy gösterip kendini ispatlamış bu yapı sülük gibi hemen hemen herkesle iş tuttu. Çoğu insan istemese de bunlarla iş yaptı.
Doğru ile yanlışın, sap ile samanın karıştığı günümüzde bu konuda kimseyi ayıplamamak lazım. Kimse suçu kabul etmez ama sorumluluk sırasına göre gerçek suçlular: Devlet, yapı, anne-baba, çocuk...şeklinde sıralanabilir.
Bu suçlulara ilk taşı kim atsın. İçimizdeki en temiz olanı. Haydin eli temiz olan varsa önden buyursun lütfen. 19/10/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder