Günlük hayatta çeşit çeşit insanlarla karşılaşırsınız. Bu da doğaldır. Çünkü Allah insanları farklı farklı yaratmıştır. Hepsine eyvallah! Ama bir tip vardır ki gördükçe hayret edersiniz. Ben bu tiplere doğuştan yorgun tipler diyorum. Ben özelliklerini söyleyeyim. Siz ne isim verirseniz verin.
Yaptığı işi gözünde büyütür. Kendi yaptığı işi dünyanın en önemli ve en zor işi olarak görür. İşini gözünde büyüttükçe hayatı kendisine ve çevresine zindan eder. Ne kendisini mutlu eder ne de etrafını. Ne kendi güler ne de çevresi. Yaptığı işin zorluğuna kendisini inandırmıştır. Sırada diğer insanlar vardır ikna edeceği. Onları ikna edince biraz keyfi yerine gelir. Çünkü bu durumda kimse ona iş vermez, iş yapması beklenmez. Hep kendisine yardım edilmesini bekler. Kendisi bir başkasına asla sadra şifa olmaz. Çünkü zaten derdi başından aşkındır. Herkesin yaptığı işler ona dağ gibi gelir: Ütü yapması bir derttir, yemek yapması zaten bir meşakkattir. İşe gitmesi ayrı bir dert, işten gelmesi sıkıntı. Yürümesi bir sorun, çocuğu varsa ona bakması, uyutması, bezini değiştirmesi, giydirmesi...vs mübarek sanki bu dünyaya iş yapmaya gelmiş. Şu dünyada iş yapması olmasa aslında yaşanacak alemdir ona göre. gezecek, tozacak, oturup kalkacak. Yiyeceği lokmayı da biri bölüp parçalasa, ağzına verse, aldığı nefesi bir başkası alıverse aliyyül a'la olur aslında.
İş yapmaya gönlü yoktur böylelerinin. Aslında maharetlidir. Daha şu şu işleri yapacağım diye sayar durur. Kafasında sayıncaya kadar kalkıp yapıverse problem gidecek. Ama sorun beyinde bitirmekte. Tembel, üşengeç ve rahatına düşkün olduğu için hep kaçak güreşir. Böylelerinin beyni yorgun aslında. Beyin nakli imkanı olsa da bu tiplerin beyinlerini değiştirmekle işe başlamak lazım.
Konya'ya nakil geldiğim yıl kafamı sokacak bir ev nasip olmuştu. Doğal gaz döşenmesi için apartmana öncülük yapmak istedim. Sakinlerden çoğunluğu kiracı idi. Yönetici olmamama rağmen Konya'nın değişik yerlerinde ikamet eden ev sahiplerine ulaştım, durumu izah ettim. Bir tanesine ulaşamadım, evi nerede onu da bilmiyordum. Kiracısına ev sahibi ile görüştür dedim bir kaç defa. Bugün, yarın derken uzadı iyice. Sonunda kadına dedim: Kardeş, şu ev sahibinin adresini ver, bir görüşeyim dedin. Bana: "Kirayı yeni verdim, diğer aya kadar gidemem, öbür ay söyleyeyim" dedi. Telefonunu ver dedim. Telefonu bende yok dedi. Adresini ver dedim. Adresini de bilmiyorum dedi. Evini tarif ediver, ben gidip geleyim dedim. Evi uzak dedi. uzak olsun. Allah rızası için ne olur evini söyle dedim. Nihayet evi tarih etti. Apartmanımla ev sahibinin oturduğu apartmanın arası inanın 150 metre yoktu. Aynı sitenin farklı binasındaymış. bana göre 150 metre çok yakın bir mesafeydi ama kadına göre çok çok uzak bir mesafeydi anlaşılan. Kadın göründüğü kadar çok kötü niyetli biri değil. Yalan söyleyecek kapasitesi bile yok. Demek ki o 150 metrelik mesafe ona dağ gibi geliyordu.
Ruhen ve bedenen yorgun olan bu tiplerin samimi olduklarına inanıyorum. İşim çok diye korktukları kendi beyinlerinde oluşturdukları içinden çıkılmaz algıdan ibarettir. İşleri zor gerçekten. Tedavisi de olacağını sanmıyorum. Allah bunlara yardım etsin. 23/10/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder