Ana içeriğe atla

"Bu yaptığın vatan hainliğiyle eş değer!.."

-Müdür Bey! Bana sınıf listelerini getirir misin?
-Buyurun müfettişim!
-Hocam senin bir kişilik sınıfın mı var?
-Evet!
-Nasıl açtın bu sınıfı?
-Yabancı dil alanı bir öğrenci seçti, ilçede aynı statüde bir başka okul olmadığı için ilçeye yazı yazdım, ilçeden gelen yazıya binaen yönetmeliğe dayanarak açtım.
-Yönetmelikte bir kişiye ders açılır yazıyor mu?
-Yazıyor.
-Böyle bir yönetmelik olmaz hocam. Bu, vatan hainliğiyle eş değerdir. Getir bakalım, o dediğin yönetmelik neredeymiş, gösterebilir misin?
-2005 yılında yapılan bir değişikliğe göre açmak zorunda kaldım. İşte yönetmelik maddesi.
-Allah Allah! Ben yönetmeliğin bu maddesini nasıl es geçmişim. Müdür bey, sizi tebrik ederim. Açmakla iyi yapmışsınız. Yoksa eğitim ve öğretimi engellemekten hapis cezası bile alabilirdiniz...
***
- Arkadaşlar! Alan seçimi dolayısıyla 10.sınıflarda yabancı dil alanından bir öğrenci ve sosyal ilimler  alanından dolayı üç öğrenci için zorunluluk dolayısıyla sınıf açmış bulunmaktayız. 10.sınıflarımızın toplamı 40 kişi. 20+16+3+1 şeklinde sınıf mevcutlarımız olacak. BCD şubelerinin ortak derslerini aynı saate denk getirerek tek şubede ders işlenmesini düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
-Çok iyi olur hocam, tek kişiyle ders işlemek hem öğrenci için hem de bizim için zor olur.(Sadece bir öğretmen ben ayrı işlemek istiyorum dediği için onun şubeleri için ayrı program yapılmıştır. İlk ayın ek dersleri yapılıp banka hesabında ücretini gören bir öğretmen gelerek)
-Hocam benim ek ders ücretim eksik yatırılmış, bir inceler misiniz?
-Hocam size toplamda haftalık 16 saat ücret tahakkuk ettirilmiş ve bu doğru. Yanlışlık yok.
-Nasıl olur? Ben 10.sınıf BCD sınıflarının derslerine de giriyorum.
-Hocam siz bu sınıfların dersini ortak işliyorsunuz. Sene başı toplantısında kabul etmiştiniz.
-Bu sınıflara ayrı ayrı ücret tahakkuk ettirilmemiş. Ben ayrı ayrı üç sınıfın ders defterini imzalıyorum.
-İmzalıyorsunuz ama tek derste işliyorsunuz. Bir ders işleyip de 3 ders işlemiş gibi ücret tahakkuk ettiremem. Eğer defterlere ayrı ayrı yazmayı dert ediniyorsanız isterseniz girdiğiniz diğer iki sınıfın ders defterine konu yazmayın ve imzanızı da atmayın.
-Ama hocam ben mağdur oluyorum bu durumda. Programı değiştirelim dersleri ayrı ayrı işleyeyim o zaman.
-Pekiyi hocam, dediğiniz gibi yapalım.

Yeni bir programda dersini ayrı ve bir işlemek isteyen öğretmenlerin istekleri dikkate alındı. Ertesi yıl müdür yardımcılığı dışında bir göreve talip oldu. Öğretmenimizin derse girme statüsü değişti. Okuldaki ders yükü kadar derse girmesi, geri kalan zamanda da ek görevini yerine getirmesi gerekiyordu. Aynı öğretmen odama geldi:
-Hocam siz geçen yıl bir şey yapmıştınız ya.
-Ne yapmıştım hocam!
-Mevcudu az olan sınıfların dersini diğer şube ile eşleştirip birlikte işletiyordunuz.
-Evet, geçen yıl öyle yapmıştık, ama siz karşı çıkmış ve ayrı ayrı işleyeceğim demiştiniz.
-Hocam bu sene birleştirelim. Ne kadar az derse girsem iyidir. Çünkü ek dersim değişmeyecek.
-Pekiyi hocam! Madem öyle verimli olur diyorsunuz, dediğiniz şekilde yapalım.
***
-Hocam! Bizim sınıfta iki tane geri zekalı var...
-Öbür kim kızım!
***
Uzun süre aynı ilçede çalıştığım biri ile yıllar sonrasında karşılaştım. Yüzünde nokta nokta beyazlaşmalar olduğunu gördüm.
-Hocam hayırdır, bu yüzündekiler ne, rahatsızlığın mı var?
-Hayır, rahatsız falan değilim, eskiden beri var o dediklerin.
-Demek ki ben ayağına bakmaktan hiç yüzüne bakmaya fırsat bulamamışım.
***
Sınavını erken bitiren bir öğrenci kağıdını verdi. Diğer arkadaşlarının kopya çekmesine zemin hazırlamak için beni oyalamak istedi. Çantasında olan kendisine ait fotoğraflarını göstermek istedi:
-Hocam! Fotoğraflarıma bakar mısın, güzel çıkmış mıyım?
-Güzel, güzel..
-Ama bakmadınız ki!
-Gerek yok güzel olduğuna inanıyorum.
-Ama hocam lütfen bakar mısın?
-Hayır bakmam.
-Niye hocam!
-Kızım orijinali varken ben sahtesine bakmam.
***
-Hocam! tebrik ederim, hayırlı olsun. Şube müdür olmuşsunuz.
-Teşekkür ederim.
-Şube müdürü olacağını bilseydim sana daha önce iyi davranırdım. Nereden bilebilirdim ki.
***
-Hocam okulunuzda ikili öğretim mi yapılıyor, yoksa normal öğretim mi?
-İkili öğretim hoca hanım!
-İyi... Normal öğretimden nefret ederim de...
***
-Hocam kaç güne ders veriyorsunuz ders programında.
-Cumartesi-pazar günlerine ders vermiyoruz.
***
Lise öğrencilerine soruyorum:
-Yarın 29 Ekim biliyorsunuz? Sizin için ne ifade ediyor bugün?
-Tatil...Tatil...tatil... 28/10/2016






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde