Bir zamanlar toplumsal
bir yara olarak karşımıza çıkan şimdilerde kangren haline dönüşen, çözülemeyen
bir problemle karşı karşıyayız. Nerede bir iş kuracak, mevcut işini büyütecek,
ev-araba vs alacak biriyle karşılaşsanız ekseriyetinin bu bataklığa
sürüklendiğine şahit olabilirsiniz. Kredi/faiz bataklığından bahsediyorum.
Üniversitede öğrenci iken “Öyle bir
zaman gelecek ki herkes faiz yiyecek, hiç faiz yemedim diyen tozundan nasibini
alacaktır” şeklinde bir hadis okumuştum. Hadisin sıhhat derecesini bilmem ama
sonuçları itibariyle günümüzü anlatıyor diye düşünüyorum. Kur’an faiz yemeyi “Allah ve rasülüne karşı harp açmak” olarak
ifade etmesine rağmen İşin garibi kredi
çekmek normal görülür oldu toplum nezdinde.
Herhangi bir işe
kalkışan sermayesi yeterli gelmeyince ölçüp-biçip bir hesap yapıyor. Kim verir
bu devirde bu kadar parayı diye kendi kendini ikna ederek soluğu kredi çekmede
alıyor. Üstelik bankaların VİP müşterileridir bunlar. Hiç bu taraklarda bezi olmayana da
bankalardan “Sayın üyemiz, adınıza bankamızda birikmiş şu kadarlık bir kredi
limitiniz vardır. Nüfus cüzdanınızla birlikte bankamıza bekliyoruz” şeklinde
gelen mesajlar da eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmekten başka bir işe
yaramıyor.
Kredi çeken ödemede
zorluk çekmeye başlayınca bir başka bankadan yapılandırma yoluna giderek açılan
deliği kapatmaya çalışıyor. Delik kapanacağı yerde kapanmayacak şekilde
büyümeye devam ediyor. Kredi çekme limiti kalmayınca eşinden dostundan borç
buluyor, sonra başkasının hesabından kredi çektirme yoluna gidiyor, son çare
kendisini tefecide buluyor. Kendisi
iyice bataklığa batarken yanına yaklaşan kefili, borçluları, adına kredi
çekiverenleri de batırıyor iyice. Aralarında kırgınlıklar, kavgalar
baş göstermeye başlıyor. Aileler çatırdıyor. Nice ocaklar söndü bu
şekilde, hala da sönmeye devam ediyor. İşin garibi bu yollara tevessül edenlerin çoğu bu düştüğü
durumdan memnun değil. Gözümüzün önünde cereyan eden bu duruma rağmen hala da
kredi çekmeye çalışanların sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur. ‘Arkadaş kredi çekmesen’ dediğin zaman “Sen
verir misin bana bu kadar parayı” cevabı alırsın hemen.
Kredi çekenleri, kredi
bataklığına saplanan kimseleri kesinlikle ayıplamıyorum. Kimse de zevkinden
kredi çekmez. Herkes kendisine yapar. Fakat tecrübeme dayanarak şunu söylemek
isterim ki: Bugüne kadar kredi çekenlerin içerisinde kazançlı çıkan varsa da
bereketini gördüklerini pek sanmıyorum. Hele biraz dini duyarlılığı olan dindar
ve mütedeyyin insanlara yararının olduğunu hiç görmedim.
Bankalar milletten
aldıkları parayı yine milletimize pazarlayarak paraya para demiyorlar. Her yıl
en fazla kar eden kurumlar arasında ilk üçü hiç bir firmaya vermiyorlar. Bu
ocakları söndüren haksız kazancın mutlaka önüne geçilmesi gerekir. Geçmişin
tefeciliği bugün modern isimler adı altında devam ediyor. En güzeli faizli
alaverenin olmamasıdır. Eğer bu sistem devam edecekse yeni kredi mağdurlarının
olmaması, mudinin çevresine daha fazla zararının ortaya çıkmaması için kredi
çekmeler zorlaştırılmalıdır. Her önüne gelen kredi çekememelidir. Kredi çekecek
kişi çektiği meblağ kadar ipotek gösterebilmelidir. Vatandaş krediyi öderken
değil çekerken terletilmelidir. Kredi çekmelerdeki kefil bulma şartı
kaldırılmalıdır. Bankaların "Birikmiş krediniz var" şeklinde mesaj göndermesinin
önüne geçilmelidir.
İhtiyaç ve
gereksinimlerimize sekte vurabilmeli ve öteleyebilmeliyiz. Ayağımızı
yorganımıza göre uzatabilmeliyiz. İnsanımızın bankalara muhtaçlığının olmaması
için aramızda karz-ı haseni yaygınlaştırmalıyız. Bu savaş kazanılmaz. Hayatımız
kararmasın, ocaklarımız sönmesin. Yetmez mi hala bu kadar kredi mağdurumuzun olması? Biz bu
savaşı kazanacağız diyorsak kimse kusura bakmasın. Bu yolun sonu hep hüsran ve nedamettir... 14/09/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder