Ana içeriğe atla

Konya düğünleri üzerine


1.Düğünde yapılacak ve yapılmayacak olanlar taraflar arasında söz kesmeden önce konuşulmalıdır.
2.Söz kesme ile düğün arası uzun tutulmamalıdır.
3.Resmi nikahtan önce dini nikah yapılmamalıdır.
4.Tarafları maddi olarak zorlayacak alışverişlerden kaçınılmalıdır.
5.Alışverişler kalabalık bir akraba grubuyla yapılmamalıdır.
6.Alışveriş yapılacak yer seçiminde fiyatlarin yazılı olduğu yerler seçilmeli, Etiket fiyatından çok indirim yapılan yerler tercih edilmemelidir.
7.Tek kullanımlık alışverişlerde lükse kaçılmamalı.
8.Taraflar birbirine karşı empati yapmalı.
9.Nişan yapılmamalı, yapılacaksa da söz kesilince yapılmalıdır, Nişan ve kına birlikte yapılmalıdır.
10.Nişanlarda ilahi okunmamalı, kına oynamalı olmalı, bilindiği gibi "Düğün evinde oynanır, cenaze evinde ağlanır." Oynamalarda ifrat ve tefritten kaçınılmalı. Nişan ve düğünlerde takı töreninden vazgeçilmelidir.
11.Nişan, kına ve düğünlerde silah vb tehlikeli ve rahatsız edici kullanımlar yasaklanmalıdır.
12.Düğünlerde konvoy olmamalı, olacaksa da 8-10 araç ile sınırlandırılmalı
13.Düğünlere icabet edilmeli
14.Düğün yemeklerine ortak yeme alışkanlığından vazgeçilerek tabildot usûlüne geçilmeli. Yemekler self-servis olmalı, herkes yiyeceği kadar yemek almalı, isteyen daha sonra takviye alabilmeli, illa beraber olacak deniyorsa sulu yemekler kesinlikle ayri tabakta verilmeli, düğün yemeğine katılana maden suyu satışı yapılmamalı, yemek davetine katılacak olan davetli kaç kişi ile katılacağını önceden düğün sahibine bildirmelidir, katılamayacak olan da önceden haber vermeli ki, düğün sahibi de yemek konusunda ilave ve eksiltme yapabilmeli,
15.Düğüne hediye getirirken karşılık beklenmemeli, ne getirirse o götürülmemeli.
16.Hediyeleşmede mutfak eşyası getirmekten vazgeçilmeli, getirilmişse de üzerine isim yazılmalı, kapalı zarf içerisinde verilecek az veya çok makul bir nakit tercih edilmeli, hediye yüksek maliyetli olmamalı, ya da sembolik olmalı, düğün sahibi sıcak bir yuva kurma telaşında, biliniz ki adam, züccaciye dükkanı açmayacaktır. Verilecek nakitle de mutfak eşyası alınabilir
17.Gelin arabasının önü kesilmemeli, kesilecekse de sembolik olarak kesilmeli, ayrıca pazarlık yapılmamalı,
18.Damat ayakkabısını kaçırarak sağdıça sıkıntı verilmemeli,
19.Kuaför vb yerlerde aşırı bahşişlerden kaçınılmalıdır. Hatta damat, gelin para teklif etse de kuaför vb işletmeler ,"Ne parası, bu da benden düğün hediyesi olsun" demeli,
20.Dini nikah, damat katma vb durumlarda arapça duadan vazgeçilerek türkçe dua yapılmalı.
21.Düğün yemeklerinde kazan ağzı açma adeti kaldırılmalı, düğün yemeklerinde servis yapan profosyoneller kesinlikle bahşiş almamalı/verilmemeli,
22.El öpmelerde para verme adeti de sonlandırılmalı, yakın akrabanın canı alınmamalı,
23.Konvoy vb  durumlara katılan gelin arabasının yakıtı önceden doldurulmalı, gelin indirme esnasında yakıt bitmemeli,
24.Kayınpeder düğün bittikten sonra geri kalan ömrünü düğünden kalan borcu ödemekle geçirmemeli. Çevremizde maliyetinden dolayı düğüne kalkışamayanlar olduğu düşünülmeli,
25.İnsan bir defa evlenir, her şeyim tam olsun mükemmeliyetçiliğinden vazgeçilmeli, hele başkası, elalem ne der düşüncesinden kaçınılmalı,
Millet ne ile uğraşıyor, adamın derdine bak demeyin, unuttuklarımı da siz yazın.. 09.09.2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde