Ana içeriğe atla

Bir ileri bir geri olmayacak artık


26/03/2016 tarihinde kaleme aldığım (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/03/ileri-geri-saat-uygulamas-veya-nesi-olay.html) yazımda  ileri-geri saat uygulamasını eleştirip bu komedi daha ne zamana kadar sürecek demiştim.

Hükümetin 2013 yılından itibaren sona erecek dediği fakat bir türlü hayata geçiremediği ileri-geri saat uygulaması nihayet 08/09/2016 günü Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile son buldu. Bundan sonra bu ülkede hep ileri saat uygulaması devam edecek. Ülkemize hayırlı olsun. Bu kararı alanları tebrik etmek istiyorum.

Saat bir ileri, bir geri…mesele bundan ibaret. Çok da önemli değil. Tebriğe de gerek yok diyebilirsiniz. Siz önemli görmeseniz de ben önemli görüyorum bu kararı. Saatle oynanması bir ucube idi. Bu konuda Bakanlar Kurulu karar almışsa demek ki küçümsenecek bir karar değil bu. Önce bunda anlaşalım. Aslında benim düşüncem, geri saat uygulamasının sürekli olması şeklindeydi. Ama olsun. Bundan sonra saatlerimizle oynanmasın da varsın ileri saat hep uygulamada kalsın.

Geçmişten beri “Gün ışığından daha fazla yararlanmak…diğer ülkelerle aynı saat diliminde olmak” gibi sebeplerle saatlerimizi bir ileri, bir geri alıyorduk. Diğer ülkelerle zaten saat farkımız var. İleri alsak da, geri alsak da saatlerimiz tutmuyordu zaten. Gün ışığından daha fazla yararlanmanın ne demek olduğunu hiç anlamadım bu yaşıma kadar. Şükür anlayamadan da kaldırıldı. Belki de bu adama 53 yaşına kadar hala öğretemediysek bundan sonra da öğretemeyiz diye kaldırıldı.


Bundan sonra Cahiliye Döneminde Arapların aylarla oynadığı gibi bizler de saatlerimizle oynamayacağız. Özellikle mart ayı geldiğinde uygulamaya konan ileri saat sendromunu yaşamayacağız bu vesileyle. Saatle oynanmasına kolay kolay alışamıyorduk. Kalkıp işe gitmede, buluşmada, “Efendim, yeni saate göre mi buluşacağız” şeklindeki sorulara da muhatap olmayacağız bundan sonra. 08/09/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde