01/06/2016 tarihinde yazmış olduğum "2000 öncesi bir meslek erbabı" başlıklı yazımda bir fakülte mezunlarının 2000 öncesi horlandığını, herhangi bir makama getirilmediklerini yazmış... Ya şimdi nasıl diyerek yazımı devam edecek şekilde noktalamıştım. Evet ya şimdi nasıl?
Şimdi geçmişin dışlanmış, horlanmış bu meslek sahipleri aranan meslek erbabı oldular. Nerede bir müdür ve yardımcılığı, nerede bir ilçe-il müdürlüğü, nerede bir sendika başkanlığı, yönetimi, delegesi varsa, nerede bir makam varsa bu branş sahipleri öncelikli olarak atanmaya başlandı. Dünün güç sahibi insanları tarafından sakıncalı olarak görülüp rutin işleri bile yerine getirilmeyen bu insanlara bugün gün doğdu. Bugünün gücü elinde bulunduran insanları tarafından neredeyse tüm koltuklar bu meslek erbabına teslim edildi. Öncekilerin tespit edemediği yöneticilik kabiliyetini bugünküler tespit etmiş oldular. Bir ile bakın ne kadar yönetici varsa neredeyse aynı branşın dayanışmasını görebilirsiniz. Bu kişiler yönetici yapıla yapıla neredeyse okullarda derslere girecek öğretmen kalmadı. Çoğu okullarda bu dersler ücretli lisans, ön lisans mezunları ve emekliler tarafından doldurulmaktadır.
Meslektaşlarımız içerisinde yöneticiliği hak etmiş insanların sayısı az değildir. Geçmişte birçok konuda sıkıntı ve eziyet de görmüşlerdir. Bir zamanlar yönetici yapılmasa da yine muhitinin değer verdiği insanlar içerisindeydiler. Dinini seven halkımız bu dersin öğretmenlerine de saygı gösterirdi.
Bunlardan idareci olabileceği gibi diğer branşlardan da yönetici seçilmeliydi halbuki. Dün tercih edilmemeleri ne kadar yanlış ise bugün de tamamen bu gruptan seçilmeleri bir o kadar yanlıştır. Nedense dün ve bugün yine ifrat ve tefritlerdeyiz.
Yöneticilik zordur. Çünkü insan yönetme sanatıdır. Çalışma esnasında çoğu zaman çalışanlarını memnun edemez yöneticiler. Bir başka branştan bir yönetici hata yaparsa suç kişiye yüklenir. Ama bu meslek erbabı hata yaptığı zaman insanımız buna asla tahammül göstermez. Hatta yapılan bu hatadan dolayı bazı insanlar dine de mesafe koyabiliyorlar.
Son birkaç yıldır ülkemizde yaşanan bir süreç var. Bu süreçte bürokrasi de nasibini aldı. Kamuda yeniden yapılanmaya gidildi. Bu süreçle mücadele için geçmişin dışlanmış kişileri olan bu meslek grubu yöneticiliğe getirildi. Kamuda, bürokraside yapılan operasyon bu insanların imzasıyla yapıldı. Asılacak insan bunların eliyle asıldı, görevine son verilecek insan bunların makam gücüyle alt edildi. Mücadele gerekiyordu ama maalesef ipin ucu kaçtı, sap ile saman karıştı. Haklı-haksız bir kıyım ortaya çıktı.
Sonuç, gücü elinde bulunduranların emriyle bu meslek erbabı maalesef kendisini kullandırdı. Neyin karşılığında? Getirildikleri makamda kalabilmek için belki de. Yazık oldu bu meslek grubuna. Süreç bu şekilde işleyecek idiyse keşke başkasının kalemini kıranlar bir başka branştan olsaydı. Umarım kalemi kırılanlar, kenardan bu süreci seyredenler bu sarığı beyaz olması gerekenlerin camisine kızıp kiliseye yönelmezler. Keşke bir makam uğruna benim meslektaşlarım bu konuda alet olmasalardı. Çünkü doğru anlatılamayan, ikna edilemeyen hiçbir harekette başarıya ulaşılamaz. Mücadele edeceğim derken hazırında düşman sayısını ve nefret edenlerin sayısını artırmış olmayalım.
Yazık oldu bana ve benim meslektaşlarıma, düştüğümüz pozisyon itibariyle. Keşke kalemleri kıranlar diğer meslek gruplarına eşit bir şekilde dağıtılsaydı. Yazık oldu camianın gülen yüzü olması gerekenlere. Yazık oldu başlarındaki beyaz sarığa. Yoğurdu üfleyerek yemesi gereken bu camiaya yazık oldu.... Çünkü içimizdeki İrlandalılar ile mücadele edeceğiz diye kendi içimizi kemirmeye başladık bile.
Keşke 2000 öncesi gibi öğretmen olarak kalsaydık, yöneticilik yüzü görmeseydik, derslerimize girip öğrencilerimize doğruluğu, dürüstlüğü anlatmaya devam etseydik... Yaşantımızla örnek olsaydık, ya da örnek olmaya devam etseydik...
Bugün belki de geçmişte anlattığımız doğrularla çelişerek içinde boğulduk... Umarım keşkelerimde ve yorumlarımda yanılmış olurum. İçlerindeki istisnalar yine kaideyi bozmaz tabii...
İşini hakkaniyet içerisinde, düzgün bir şekilde yerine getiren bu meslek erbabına selam olsun... 02.06.2016
Şimdi geçmişin dışlanmış, horlanmış bu meslek sahipleri aranan meslek erbabı oldular. Nerede bir müdür ve yardımcılığı, nerede bir ilçe-il müdürlüğü, nerede bir sendika başkanlığı, yönetimi, delegesi varsa, nerede bir makam varsa bu branş sahipleri öncelikli olarak atanmaya başlandı. Dünün güç sahibi insanları tarafından sakıncalı olarak görülüp rutin işleri bile yerine getirilmeyen bu insanlara bugün gün doğdu. Bugünün gücü elinde bulunduran insanları tarafından neredeyse tüm koltuklar bu meslek erbabına teslim edildi. Öncekilerin tespit edemediği yöneticilik kabiliyetini bugünküler tespit etmiş oldular. Bir ile bakın ne kadar yönetici varsa neredeyse aynı branşın dayanışmasını görebilirsiniz. Bu kişiler yönetici yapıla yapıla neredeyse okullarda derslere girecek öğretmen kalmadı. Çoğu okullarda bu dersler ücretli lisans, ön lisans mezunları ve emekliler tarafından doldurulmaktadır.
Meslektaşlarımız içerisinde yöneticiliği hak etmiş insanların sayısı az değildir. Geçmişte birçok konuda sıkıntı ve eziyet de görmüşlerdir. Bir zamanlar yönetici yapılmasa da yine muhitinin değer verdiği insanlar içerisindeydiler. Dinini seven halkımız bu dersin öğretmenlerine de saygı gösterirdi.
Bunlardan idareci olabileceği gibi diğer branşlardan da yönetici seçilmeliydi halbuki. Dün tercih edilmemeleri ne kadar yanlış ise bugün de tamamen bu gruptan seçilmeleri bir o kadar yanlıştır. Nedense dün ve bugün yine ifrat ve tefritlerdeyiz.
Yöneticilik zordur. Çünkü insan yönetme sanatıdır. Çalışma esnasında çoğu zaman çalışanlarını memnun edemez yöneticiler. Bir başka branştan bir yönetici hata yaparsa suç kişiye yüklenir. Ama bu meslek erbabı hata yaptığı zaman insanımız buna asla tahammül göstermez. Hatta yapılan bu hatadan dolayı bazı insanlar dine de mesafe koyabiliyorlar.
Son birkaç yıldır ülkemizde yaşanan bir süreç var. Bu süreçte bürokrasi de nasibini aldı. Kamuda yeniden yapılanmaya gidildi. Bu süreçle mücadele için geçmişin dışlanmış kişileri olan bu meslek grubu yöneticiliğe getirildi. Kamuda, bürokraside yapılan operasyon bu insanların imzasıyla yapıldı. Asılacak insan bunların eliyle asıldı, görevine son verilecek insan bunların makam gücüyle alt edildi. Mücadele gerekiyordu ama maalesef ipin ucu kaçtı, sap ile saman karıştı. Haklı-haksız bir kıyım ortaya çıktı.
Sonuç, gücü elinde bulunduranların emriyle bu meslek erbabı maalesef kendisini kullandırdı. Neyin karşılığında? Getirildikleri makamda kalabilmek için belki de. Yazık oldu bu meslek grubuna. Süreç bu şekilde işleyecek idiyse keşke başkasının kalemini kıranlar bir başka branştan olsaydı. Umarım kalemi kırılanlar, kenardan bu süreci seyredenler bu sarığı beyaz olması gerekenlerin camisine kızıp kiliseye yönelmezler. Keşke bir makam uğruna benim meslektaşlarım bu konuda alet olmasalardı. Çünkü doğru anlatılamayan, ikna edilemeyen hiçbir harekette başarıya ulaşılamaz. Mücadele edeceğim derken hazırında düşman sayısını ve nefret edenlerin sayısını artırmış olmayalım.
Yazık oldu bana ve benim meslektaşlarıma, düştüğümüz pozisyon itibariyle. Keşke kalemleri kıranlar diğer meslek gruplarına eşit bir şekilde dağıtılsaydı. Yazık oldu camianın gülen yüzü olması gerekenlere. Yazık oldu başlarındaki beyaz sarığa. Yoğurdu üfleyerek yemesi gereken bu camiaya yazık oldu.... Çünkü içimizdeki İrlandalılar ile mücadele edeceğiz diye kendi içimizi kemirmeye başladık bile.
Keşke 2000 öncesi gibi öğretmen olarak kalsaydık, yöneticilik yüzü görmeseydik, derslerimize girip öğrencilerimize doğruluğu, dürüstlüğü anlatmaya devam etseydik... Yaşantımızla örnek olsaydık, ya da örnek olmaya devam etseydik...
Bugün belki de geçmişte anlattığımız doğrularla çelişerek içinde boğulduk... Umarım keşkelerimde ve yorumlarımda yanılmış olurum. İçlerindeki istisnalar yine kaideyi bozmaz tabii...
İşini hakkaniyet içerisinde, düzgün bir şekilde yerine getiren bu meslek erbabına selam olsun... 02.06.2016
Yorumlar
Yorum Gönder