Ana içeriğe atla

Eserin ile gurur duy öğretmenim!

MEB, senede iki defa okullarda TEOG sınavı yapar. Öğrenciler sınavlarına kendi okullarında girer. Sınavlarda görev alan öğretmenler ise kura ile okullarda başkan ve gözetmen olarak görev alır. Amaç sınavların sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlamak. Aynı zamanda öğrencilere sınav esnasında rehberlik yapmak.

2015-2016 öğretim yılı ikinci TEOG sınavı 27-28 Nisan tarihleri arasında yapıldı. Sınavdan önce 'Sınavda  dikkat  etmesi gereken hususlar’ yapılan toplantıda görevlilere anlatıldı. 27 Nisan günü yapılan ilk sınav Fen ve Teknoloji dersi idi. Sınavın bitiminde sınav evrakını sınav komisyon odasında teslim aldık. İkinci dersin sınavı başlayacağında,  sınav görevlisinin biri yanımıza geldi: "Hocam bir öğrenciniz kodlamayı cevap kağıdına yapıp yapmadığını hatırlamadığını, herhalde yapmadığını söylüyor, ne yapalım" dedi. Hocam evrakınızı kapatmışsınız, kapatılan evrak açılamaz, iş işten geçti,  öğrenci evrakını verirken kontrol etmediniz mi dedim. Sınav salonuna girdim, öğrenci tedirgin ve üzgün bir şekilde 2.sınavın başlamasını bekliyordu. Kızım! Unutmamışsındır, ben senin kodladığına inanıyorum, şu anda Fen dersi geçti, şimdiki sınava odaklan diye moral verdim çıktım.

Dün TEOG sonuçları açıklandı. Başarılı, sorumlu ve hanım hanımcık  kızımız Fen ve Teknoloji dersinden 16 net yapmış olmasına rağmen sıfır çekti. Öğrencimiz kitapçık üzerinde çözüp işaretlediği seçenekleri maalesef cevap kağıdına kodlamamıştı. Korktuğu başına gelmişti. Öğrenci ile görüştüm, ağlamaklı idi. Bize gelmeden önce de epey ağlamışa benziyordu.

İçinizden bana, "Hocam gözetmen öğretmenin ne suçu var. Sorumluluk çocuğa ait. Suç varsa çocukta" diyebilirsiniz. Suçun sahibi olmaz biliyorsunuz. Ama burada bahsi geçen  14 yaşında bir çocuk. Daha ailesinin ekmek almaya bile göndermediği, hiç sorumluluk vermediği bir çocuk. Çocuğun imza, grup ve  kodlama gibi bilgilerini kontrol ettiğine  dair  salonda bulunan iki görevlinin imzası var. Üstelik çocuğumuz orta sıranın en önünde yani başkan ve gözetmenin önünde sınava girmiş. Bu çocuk kağıda kodlama yapmazken bu arkadaşlarımız o esnada armut mu topladı merak ediyorum. Hele sınav evrakını yapıştırıp bana teslim ettikten ve ikinci sınavın evrakını teslim aldıktan sonra söylemen yenilir yutulur cinsten bir kabahat değildir. Bari, evrakı inceledim, bilgiler doğrudur, kontrol ettim yerine adınızı yazıp imzalamasaydınız. Ya bu çocuk sizin kendi çocuğunuz olsaydı ne yapardınız bir düşünün. Hele sınavı bitirip teneffüs esnasında beklerken çalıştığın okulu ve kendinin nasıl başarılı bir öğretmen olduğunu anlatman yok muydu. Dilemediğin özrün kabahatinden büyük bilesin. 

Gözetmen öğretmenim eserin ile gurur duy. Bu sıfır, çocuğumuzun değil senin başarındır. Kendinle ne kadar övünsen azdır. Hatta 657 sayılı DMK'nın 122. maddesine göre "Görevli oldukları kurumlarda olağanüstü gayret ve çalışmaları ile emsallerine göre başarılı görev yapmak suretiyle" kendini ispatladın ve 'Başarı belgesi' almaya hak kazandın. Tebrikler... Bundan sonraki başarılarının artarak devam etmesini dilerim. Bir öğrenciyi sınavdan ekarte etmenin sevinç ve mutluluğunu bir ömür boyu yaşarsın artık. Sen rahat uyu öğretmenim. Bu vicdan rahatlığı sana yeter de artar bile. Sınav dolayısıyla hesabına yatırılan ücreti de afiyetle ye. "Boğazımdan haram lokma geçmedi diye övün" dur sağda solda. Çünkü sen hak ettin bunu.


Kızım! "El elin eşeğini türkü çağırarak arar" atasözümüz burada yine kendini gösterdi. Bu yaptığın masumane hata, sana ibret olsun. Bundan sonra  daha dikkatli ol, heyecanına yenik düşme. "Kendi tırnağınla başını kaşı." Böyle sorumsuz aymazlardan medet bekleme... Senin boş verdiğin cevap kağıdı kalbin gibi tertemiz. Lekeli olan: “Bilgileri kontrol ettim diyenlerdir. Geçmiş olsun... Başarılar dilerim... 11/06/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde