Ana içeriğe atla

Alaturka mı tercih edersiniz, yoksa alafranga mı?

Tuvalet ihtiyacınızı gidermek için alafranga mı tercih edersiniz, yoksa alaturka mı? Sizin tercihinizi bilmem ama çoğunluğun tercihinin alaturkadan yana olduğunu görüyorum koşuşturma ve bir arayış içerisine girmelerinden.

Otellerin hemen hemen hepsinde wc'lerde hep alafranga tuvalet var. WC'ye girmesiyle çıkması bir oluyor bazılarının. Hayırdır dediğimde "Klozetmiş WC. Ben normal WC arıyorum diyenlerin sayısı az değil. Araya araya bir tane normal WC bulanların sıraya girdiklerini görebilirsiniz. Şayet bulamadıysa normalini, mecburiyetten klozete oturanların derdi büyük tabii halden anlayanlar için.

Bir tanıdığım misafirlikte olduğu bir yerde def-i hacet için WC'ye gider. Hiç oturmadığı ve görmediği bir WC ile karşılaşır. Geri dönse olmaz, eli mahkumdur... Nice sonra gürültüye ev sahibi tuvalete gelir. Bakar ki misafiri uzanmış yatıyor. İşin hikmeti az sonra anlaşılır. Çünkü misafir klozetin üstüne ayağıyla çıkar, bildiği tuvalet oturuşuyla çömelir. Dengesini kaybetmesiyle birlikte kendisini yerde, kafasını duvarda bulur. Misafir hiç ummadığı bir yerde tuvalet zede olur.

Hotel odalarına yerleştirilmiş modern WC'leri anlayabilirim ama umuma açık, herkesin kullandığı helâlarda bu modern tuvalet şekli ne  hijyeniktir, ne kullanışlıdır, ne de ihtiyaçtır. İçeriye girenin ne şekil oturduğunu, ne şekil kullandığını bilemezsin, çıplak vücudunun soğuk seramikle teması sanki kısa süreli bir elektro şok geçirmesine sebebiyet verir insana. Haydi güç-bela ihtiyacını giderdin, bundan sonra da taharet problemi ortaya çıkar. Hasılı bu bize yabancı. Yok hayatımıza girdi deniyorsa tercih hakkı olacak şekilde alternatif de olmalıdır. Abdesthaneye giren hangisinde rahat edecekse onu kullansın. Masraflı olur, külfetli olur, o küçük WC'lere ikisi sığmaz denirse o kadar geniş evler, lüks oteller yapıyoruz rahatımız için. Ömrümüzün 92 gününü geçirdiğimiz bu zaruri ihtiyaç yerinde eziyet üzerine eziyet çekmeyelim.

Klozete Anadolu'da hasta WC'si denir. Çömelemeyen, eğilemeyen, ayaklarını bükemeyen insanımız için zorunlu ihtiyaç böylesi yüz numaralar, sağlam adamlar için değil. Modern kenef yaparak modern olunmaz. İlla olacağız diyorsak başka alanlarda modern ve çağdaş olalım. Bizim anadan babadan görme/kalma yüz numaralarımıza karışılmasın.

WC konusuna girdik, çıkamadık. Bir başka sorun daha var: Bir çok yerde yapılan lavabolar estetik  olmaya estetik, görüntü harika. Kullanınca görürsün ki ihtiyaç için yapılmamış, sanki seyirlik. Bir abdest almayı deneyin, ayağınızı yıkayabilirseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Abdest düşmanı lavabo bunlar. Dizayn edenin, piyasaya sürenin abdest gibi bir derdi olmasa gerek. Neyse konumuz WC idi, değil mi?

Sahi bu WC'lerin hangisi sağlıklı: Alafranga usul mü, yoksa alaturka tarz mı? WC çeşidinin hangisi sağlıklı araştırmaya bile gerek duymadım. Siz ne derseniz deyin; Altıncı hissim bana, anam babam usulü, klasik WC"ler daha sağlıklı dedi bile.

İhtiyacımız olmasa ebediyyen girmeyeceğimiz varlığı bir dert, yokluğu ayrı bir dert ve sıkıntı kaynağı olan bu eza yerlerinde geliştirdiğimiz modern klozet sistemiyle kendi kendimize eziyet etmeyelim. Hele genele açık WC'ler kesinlikle klasik olsun...

Sessiz kaldığınız göre yoksa siz alafranga usulü mü tercih ediyorsunuz?  24/04/2016 Bodrum







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde