4 ay öncesi yazmaya
başladım, bir cahil cesaretiyle. Haftada iki gün karşınıza çıkıp arzı endam
ediyorum. Çalakalem duygu ve
düşüncelerimi ifade ediyorum. Sizin her biriniz yazılarım ya da yazdıklarımdan
daha güzel şekilde yazabilir, daha
farklı konulara değinebilirsiniz. Bundan şüphem yok.
4 aydır yazıyorum ama
neredeyim, okunuyor mu, okunmuyor mu, iyi mi yazıyorum, kötü mü yazıyorum
bilmiyorum. Çünkü doğru dürüst
yeterince geri bildirim
almıyorum. Dönüt geliyorsa da haberim
yok. Bireysel görüştüğüm bazı kimseler
sağ olsunlar tepkilerini dile getiriyorlar. Ama yeterli görmüyorum. Halihazırda
kendimi körler ve sağırlara oynuyor gibi görmekteyim.
Her insan gibi benim de
yapıcı eleştiriye ihtiyacım var. Hani biz söyleriz ya: “Dost acı söyler ama
doğru söyler” diye. Eksiklik ve hatalarım ancak söylenirse törpülenir. Ben yazı
yazma konusunda kendimi bulunmaz Hint kumaşı gibi hiç görmedim. Bilgi, donanım,
birikim bakımından, kelime hazinem bakımından, Türkçe yazım ve imla kurallarım
bakımından eksik olduğumu ilk yazımda da ifade ettim; Küçük Ayasofya Camisine
imam olarak atanan Bekri Mustafa’yı anlatarak. Hangi iş olursa olsun kendimi
hep, “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” misali “Abdurrahman Çelebi” olarak gördüm. Hasılı hem acemiyim, hem de bu işin
ehli değilim.
Şunun iyice bilinmesini
isterim ki, yaptığım işi en iyi şekilde yapmak isterim. Bunun için de
sizlerden dönüte ihtiyacım var. Yoksa ha varlığın ha yokluğun mu
diyorsunuz. Ya da olduğun kadar rezil olmuşsun, rezillikte iyice piş mi
diyorsunuz? Yoksa şu müezzin gibi miyim?
Hani bir köyde hiç namaz kılan yokmuş. Buna rağmen biri görevli olmadığı halde
üzerine vazife çıkarmış. Camiye gelen olmasa da her gün minareye çıkıp ezan
okuyormuş. Bencileyin adamın sesi de çirkinmiş. ( Aslında çirkin ses yoktur.
Eğitilmemiş ses vardır.) Köylüler toplanıp adama: “Arkadaş biz namaz
kılmıyoruz. Camiye de gelmiyoruz. Sen ne diye hep ezan okuyorsun’ demişler.
Adam, ‘Ben Allah rızası için okuyorum’ demiş. Köylü: ‘ Ne olursun sen, bundan
sonra Allah rızası için ezan okuma’ demişler. Adam istenmemesine rağmen okumaya
devam etti mi, etmedi mi bilmem. Eğer okuyucularım olarak bir şey söylersek
kırılır, üzülür, gönül koyar, biz söyleyemeyiz diyorsanız. Bana “Allah rızası
için bundan sonra yazma” deyin ben anlarım.
İnsanın hatasının
yüzüne karşı söylenmesi kişiyi üzer. Ama eleştiri de olmazsa olmaz kurallarımızdandır.
Gelin şu kuralı bir tarafa bırakalım da, bana yapıcı eleştiri
yapın. Eleştiri yapanı gerçek dostum bilirim. Yok arkadaş, senin dostluğunu da
istemeyiz, bizden uzak durun diyorsanız , bu da bir eleştiridir. Mutlaka deyin.
Yoksa senin bize, bizim
de sana verebileceğimiz bir şey yok mu diyorsunuz. Bizden uzak, Allah’a yakın
ol mu diyorsunuz?…
Ne derseniz deyin ama
bir şeyler söyleyin, yazın. En sevdiğim insan tipi ardımdan değil de zoruma da
gitse yüzüme karşı yapılandır. Yok senin sevgine de ihtiyacımız yok; gölge etme, ihsan istemez; dünya kuruldu, kurulalı böyle eziyet görmedi diyorsanız,
daha ne diyeyim: Allah sizin de benim de hayrımı versin emi!... 11/04/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder