Ana içeriğe atla

Şehir içi dolmuşçuluğu


İşinize, gücünüze, gezmenize giderken hangi tür araçları kullanırsınız bilmem.  Ben belediye ulaşım araçlarını tercih ederim.. Bugün size otobüsle gider gelirken uzaktan gözlemlediğim şehir içi dolmuşlarıyla ilgili gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

İşin acildir, bugün dolmuşa bineyim dersin.  Evliya gibi adamlar gerçekten. O her zaman son hız giden dolmuş sanki bir kağnı olur çıkar, yavaş yavaş hareket eder. Bindiğine bineceğine pişman olursun. Bazen de vaktin geniştir. Seyrede seyrede gideyim, vakit geçsin dersin. Rüzgar hızıyla giderler. Gideceğin yere seni erkenden bırakır geçer gider. Bazen el kaldırırsın, içi müsait olduğu halde durmaz. Çünkü yolda denetim vardır mutlaka. Ayakta yolcu almaz. Kurallara uyası gelmiştir bugün. Bazen de dolmuşun içi, koridoruyla beraber tıklım tıklımdır, bugün de çuval gibi dolduracaktır. Aldıkça alır. Araç dolu olduğu halde yolda el kaldıranları gördükçe ikide bir, “İnecek var mı” diye seslenir durur.

Kendilerine ayrılmış indi-bindi dolmuş duraklarını pek kullanmazlar. Her yer onlar için duraktır. Canı istediği zaman yolcuyu indirir, canı istemediği zaman burada durak yok, durak harici indi- bindi yasak der. Bazen  yolda sıkışıklık varsa ambulans gibi hareket eder. Nerede boş yer bulursa oraya girer. Yolcuyu gerekirse sol şeritte indirir.

El kaldıran yolcuyu görmek isterse görür, istemezse görmez. Hele elinde valiz ya da eşya varsa görünmeyen müşteri olursun. Hareket saatleri belediye otobüsünün önünden gelmek şeklindedir. Yolcu alma yerleri belediye otobüslerine ayrılmış durakların önüdür. Dolmuş ışıktan kalkar, otobüs durağının hemen önünde durur, otobüsün durağına yanaşabilmesi  için dolmuşun yolcusunu alıp hareket etmesi gerekiyor. Ne yolcu durağı geçince durur, ne de dolmuş arkamda otobüsü bekletiyorum diye düşünür. Bundan dolayı  ışıktan az sayıda araç geçebilir. Çoğu zaman sağ şerit tıkandığından arkasından gelen araçlar ikinci kırmızıyı beklemek zorunda kalabiliyor.

Bütün dolmuşçular böyledir iddiasında değilim. Gözlemlerimde yanılıyor da olabilirim. Dolmuşçuların iç hallerini bilmiyorum. Mutlaka onlar da ne zor şartlarda çalışıyorlardır.

Bazı hatalarda suç tamamen dolmuşçuların değil tabi. Yolcu otobüs durağının ilerisinde dursa trafik kilitlenmemiş olur. Yolcular: “ Sağda inebilir miyim, münasip bir yerde, müsait bir yerde, yolu atlayınca, ışığı geçince” şeklinde durak harici yerde inme-binme talebinde bulunmamalıdır. 10 metre önce inen birisinin ardından münasip bir yer diye seslenmemelidir. Biraz da yürümeyi göze almalıdır.
Otobüsü, dolmuşu hepsi kamu hizmeti yapmaktadır. Her biri rızık peşindedir. Otobüsün yolcusu farklı, dolmuşun müşterisi farklıdır. Arada hangisi denk gelirse binen yolcu tipleri vardır. Bu yolcu tipleri de bineceği yeri iyi seçmelidir. Trafik kilitlenmemelidir.

Dolmuşlar da bilinen rutin kontrol ve denetimin dışında iyi denetlenmelidir. Polis yasak savma babından işini yapma yoluna gitmemelidir. Bir trafik kontrolü olduğunda öndeki dolmuş hemen ardından çıkana haber vermektedir. Boşa kürek çekmemek gerekir. Denetimin ne zaman, nerede, ne şekilde olduğu hep sürpriz olmalıdır. Beklenmeyen yerde, beklenmeyen saatte yapılmalıdır.


İyi yolculuklar!... 10/04/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde