Ana içeriğe atla

Cebimin istenmeyen yüzsüzleri*



Bazı misafir tipler vardır kapıdan kovsan pencereden girer, oradan kovsan bacadan girer. Böyle misafirler düşman başına. Son yılların misafir tipi ise, cep telefonuna vakitli vakitsiz gelen bildirimler.

Mesajlaşma ve görüşmeme yetecek şekilde cebime sığan küçük bir telefonum vardı. Başkası elinde telefon, kulağında kulaklık ile sürekli meşgul olurken benim telefonum cebimdeydi. Mutlu mu mutlu idim. 1987 yılından beri görüşmediğim bir arkadaşımla bir yerde karşılaştım. Birbirimize telefonlarımızı verip ayrıldık. Fakat o da ne? Telefonuma gelen bir bildirim. Bakıyorum dostum kes-kopyala-yapıştır mesajları gönderiyor. Telefonumu verdim vereli günde 2-3 mesaj gelmeye başladı. Telefon açıp gönderme de diyemedim alınmasın diye. Çocuğuma: Şu numarayı engellenenler listesine alıver  dedim. Az sonra çocuğum geldi: Baba, bu telefonun engelleme özelliği yok dedi. O zaman engelleyen bir telefon alayım dedim. Kullanılır ve işimi gören telefonu bırakarak cebime sığmayan akıllı bir telefon aldım. Üstelik bir de oğlan istedi. Ona da aldım. Eskiler derdi: Kötü komşu mal sahibi yapar diye. Benim dostum da beni yeni bir telefon sahibi yaptı. Tabii masrafı da cabası. Telefonu da taşımak için yanımda taşıdığım el çantası da bonusu.

İstemediğim, bıktırıcı mesajları ve reklam amaçlı açılan telefonları engellemeye başladım. Hoşuma da gitmişti. Fakat yeni bir sorunum var: Telefonum, numarası belli bildirimleri engelliyor ama firma adıyla gelen mesajları engelleyemiyordu. Hemen devlet baba imdadıma yetişti. 01/05/2015 tarihinde yürürlüğe giren 6563 sayılı reklam amaçlı firma mesajlarını yasaklayan bir kanun çıkardı. Sorumlu firma mesajları hemen kesildi. Fakat kısa bir müddet  sonra  sorumsuz, kanun dinlemeyen yeni firma mesajları gelmeye başladı. Ardı arkası da kesilmedi. Engelleyemiyordum da. En iyisi bilgi edinmeye başvurayım dedim. Firmaların tek tek adını yazarak şikayetçi oldum. Fakat sevincim kursağımda kaldı. Çünkü bilgi edinmeden:”… 6563 sayılı Kanun ve anılan Yönetmelik çerçevesinde şikâyet başvurularının işleme alınabilmesi için, bu başvurularda iletişimin türüne bağlı olarak; şikâyetçinin T.C. kimlik numarası, adı-soyadı, imzası, ikametgâh adresi ve telefon numarası/elektronik posta adresiyle birlikte abonesi olunan GSM operatörünün adı/elektronik posta hizmeti sağlayan işletmenin adı, iletiyi gönderenin numarası/elektronik posta adresi/bunların bulunmaması halinde marka veya işletme adı gibi içerikte yer alan bilgiler, iletinin gönderilme tarihi ve saati ile içeriğinin tamamına yer verilmeli…” şeklinde cevap geldi. Adı geçen firmaların internet sayfalarına girdiğimiz zaman bilgi edinmede istenen bilgilere maalesef ulaşılamıyor. Aktivasyon da yaptırmıyor. Anlayacağınız gerekli gereksiz iletiler gelmeye devam ediyor. Benim engelleme özelliği olan telefonum ve  devletin 6563 sayılı Kanunu işe yaramadı. Gece gündüz bu lüzumsuz bildirimleri almaya devam ediyorum.

Devlet bazen, her ne kadar işe yaramasa da vergi yüzsüzlerini açıklardı. Ben de son çare olarak çözüm bulamadığım bu mesaj yüzsüzlerini sizinle paylaşmak istiyorum: ALBET, AVMBET, AXBT, BARİKAPARK, BHSFUTBOL, BETODIN, BETKID, BETMOD, BETVOLE, BETGARANTİ, BESTSİLVER, CANLIGAZİNO, CASHAGO, CIBROBET, DOLUKART, FAVORIPOKER, FENOMENBET, GRANDBETING, GRANDROYAL, HIZLIKAZAN, INTERBAHİS, JOJOBET, KAHVEHAN, KLASGAMING, KLASBAHİS, LIDYABONUS, LIDYABET, LİKE TOUR,  MESTBET, MODABET, PLUSGOAL, PIABET, POKERCLASS, POKERCLAS, PULİBET,  QEENBET,  SUPER ORAN, TUBET1, YATIRIM…   


Rabbim anlayışlı misafirlerle karşılaştırsın. Burnunun dibinde biten istenmeyen yukarıdaki yüzsüzlerden bizi kurtarsın. Başka ne diyeyim? Belki utanırlar, tabii biraz edep ve haya kalmışsa şayet… 17/04/2016
* 20/04/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün Gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde