15 Nisan 2016 Cuma

Birlik zamanı: Hem de şimdi **


Anma ve hatırlamada  çok mahiriz biliyorsunuz. Hiçbir toplum elimize su dökemez.  Nasıl yaptığımızı merak eden diğer ülkeler bizden kurs alsa yeridir.. Kendimi bildim bileli ömrüm hep anma  vb etkinliklerle geçti. Herhangi bir kimseyi anmaktan onun gibi olmaya, onun gibi yaşamaya vaktimiz kalmadı neredeyse. Konuşma, hatırlama, program yapma konusunda  yani teoride 10 numarayız.  Pratikte ise yıllardır geçer not alamadık; hep sınıf tekrarı maalesef bizimkisi.

14-20 Nisan haftası malumunuz üzere ‘Kutlu Doğum Haftası.’ Okullarda, kurumlarda, vakıf ve derneklerde yarışma etkinlikleri, konuşma programları, yemek ikramları, ilahi etkinlikleri hız kesmeden devam ediyor. Yapılan bu faaliyetlerde harcanan meblağın miktarının az olduğunu düşünmüyorum. Yarışmalarda verilen ödüller manevi değeri yüksek sembolik olmaktan çıktı. Dudak uçuklatır cinsten. Nisan ayındaki Kutlu Doğum Haftasına yetişecek şekilde yapılan bu yarışmaların hedef kitlesi genelde öğrenciler. Gelen yarışmaları öğrencilere duyururken hepsinin sorduğu “ Ödül olarak ne var” sorusu. Öğrenci ödüle göre sınava girme-girmeme planı yapmaya başladı. Çıta o kadar yükseldi ki yarın bu tür yarışmalarda ödül verilmeyecek ya da  verilecek ödülün miktarı şu kadardan yüksek olmayacak dense öyle zannediyorum yarışmaya katılacak kimse kalmayacak. Bu tür yarışmaların sponsoru hep hayırseverlerimiz. Yarışmaya kalkan masrafı karşılamak için veren elin kapısında buluyor kendini. Allah sayılarını artırsın.

Etkinlik olur da ilahi olmaz mı? İlahiler amatör grubun söyleminden ziyade işi parayla yapan profesyonellere havale edilmeye başlandı. Sade olarak söylenen ilahiler bizi ayrı bir duygulara götürürken şimdilerde müzik aletleriyle konser şekline dönüştü artık.

Peygamber kalkıp gelse uzaktan  bizi gözlemlese ne derdi acaba bize? Demez miydi siz beni anmaktan yaşamaya, benim dediklerimi yapmaya ne zaman vakit bulacaksınız? Haydi benim doğumumu bir defa andınız, yılda iki defaya çıkarmak da neyin nesi? Sonra siz beni anacağız derken neredeyse gövde gösterisi yapıyorsunuz, kendi reklamınızı yapıyorsunuz dese ne cevap verebiliriz? Gelin birlik olalım diyerek içinizdeki hastalığı tespit etmişsiniz, o zaman hala niye bir değilsiniz? Bu akan kanlar ne böyle? Ben size cemaatte birlik, tefrikada azap vardır dedim siz ne yaptınız? Birbirinizi boğazlamaktan başka dese ne deriz gerçekten. Yüzüne bakabilir miyiz O Kutlu Nebinin?

Yazım yanlış anlaşılabilir. Niyetim peygamber anılmasın, hatırlanmasın demiyorum. Sadece bu vb etkinlikleri abartmayalım. Yarışma vb etkinliklerde hediye ve ödül çıtasını çok yükseltmeyelim. Yapacağımız etkinliklerde ayağımızı yorganımıza göre uzatalım. Hep aynı hayırseverlerin kapısını çalmayalım. Yapılan programlarda sadelik ve samimiyet ön planda olsun. Her bir anmada öz eleştiri yapalım. Bu yılın teması “Tevhit ve vahdet- gelin birlik olalım” konusu mu? O zaman önce bölük pörçüklüğümüzü masaya yatırarak işe başlayalım.  Birliği yeniden nasıl tesis ederiz diye  kafa yoralım. Birbirimizi taşlamayı bırakıp Şeytan taşlamaya vakit ayıralım. Birliğimizin önünde kim engelse gelin hep birlikte onu düşman belleyelim. Onunla mücadele edelim. Birbirimize hesap kitap yapmayı bırakıp Allah’a nasıl hesap vereceğimizi,  Peygamberle karşılaşırsak yüzüne nasıl bakacağımızı gözümüzün önüne getirelim.  Sizi anıcılar, sizi söylem hayranları, sizi pratik düşmanları dese ne deriz önce onu düşünelim.

Gelin bu sene şu Şeytan’ın bacağını kıralım, bu yılın Kutlu Doğum temasına uygun bir şekilde topluca “Allah’ın ipine sarılalım, ayrılığa düşmeyelim.…O’nun kopmayan sağlam kulpuna sarılalım… Cemaatte rahmet, ayrılıkta ise azap olduğunu hiç aklımızdan çıkarmayalım.” 15/04/2016

** 17/04/2016 günü Kahta Söz Gazetesinde 19.04.2016 tarihinde ladik.Biz sitesinde yayımlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder