Hiç satranç oynadınız mı? Ya da biliyor musunuz bu
oyunu? Eğer bilmiyorsanız öyle zannediyorum bu oyunu da sevemezsiniz.
Çünkü her konuda olduğu gibi satranç sevenler bir de sevmeyenler vardır bu
ülkede.
Bu ülkede oyun olarak sanırım en az oynanan oyundur. Çünkü
satrançta birkaç hamle sonrasını planlamanız gerekiyor. Bir düşünce
oyunudur. Seyredeni de azdır. Pek ses yapılmaz. Oynayanlar genelde
seviyesini korurlar. İki kişi ile oynanır.
Satrançta 16 taş bulunur. 16 senin 16 da rakibinin.
Taşlar genelde siyah ve beyaz olur. En öne sekiz tane piyon konur öncü kuvvet
olarak. İlk çıkışta öne iki, sonrasında da tek hamle yapabilir. Rakip
taşı yerken sağ ve sol karede rakibi varsa çapraz yiyebilir. Geriye dönüşü yoktur.
Gemileri yakmıştır. Piyonların arkasında her iki köşede öne, arkaya, sağa, sola
düz giden iki tane kale, yanlarında L çizebilen birer at, atın yanında da
çapraz giden filler bulunur. En ortada her bir tarafa bir hamle yapabilen
şah, yanında da her bir tarafa gidebilen vezir bulunur. Aşağıdan yukarıya
önem sırası: piyonlar-fil-at-kale-vezir ve şahtır. Oyunda korunması gereken,
asla rakibe teslim edilmemesi gereken şahtır. Şah içindir bütün hayat. Şahı
korumak ya da rakibi mat etmek için piyonlardan başlanarak tüm taşlar feda
edilir. Tüm taşlar yense, oyun dışı kalsa bile şah oyunda bir aktör
olarak hayatiyetini devam ettirir. Ya mat olur: Mağlup olur. Ya da pat olur:
Berabere biter maç.
Oyunda olan hep piyona olur. Darbeyi hep o yer. Oyunda yükselebileceği
en iyi mevki-yaşarsa eğer- vezirlik makamıdır. Nedir bu piyon? Sözlüğe
baktığımızda: “Bir çıkar sağlamak için
yararlanılan, istenildiği gibi kolayca kullanılabilen kimse…
Satrançta oyun başında ön sıraya dizilen sekiz küçük taş, piyade” şeklinde tanımı yapılmıştır.
Satrançtaki piyona ve misyonuna dikkatinizi çekmek istedim.
Gördüğünüz gibi piyon en önde, tehlikelere göğüs geren, en ufak bir sıkışmada
feda edilip heba edilen bir taştır.
Gelelim günümüze… Günlük yaşantılarımız bu şekilde değil mi? Nerede
bir STK, nerede bir siyasi parti, nerede bir gönüllü kuruluş, nerede bir camia
varsa hep başında vazgeçilmezler vardır. En son onlara zarar gelir. Altlarında
ise onları korumaya çalışan, onlar için göğsünü siper eden samimi insanlar
vardır. Feda edilecekse ilk önce onlar feda edilir. Hapse atılacaksa, işine son
verilecekse -tıpkı piyon gibi- onlara verilir. Zaten bizim filmlerimizde böyle
değil mi? Başrolde ve kötü rolde iki aktör olur. Hele kötü rolde olanın sürüyle
ayak takımı olur. Bütün plan kötü roldeki aktörü korumaya yöneliktir. Son çare
yurt dışına kaçar. Ağa babaları onu orada kullanmaya devam eder. Eğer kaçamazsa
filmde en son kötü roldeki aktör yakalanır, tam iyi roldeki aktör öldürecek
iken polis gelir, elinden alır. Hapse götürür. Hasılı diyeceğim iyi rolde olsun
kötü rolde olsun baş aktörler ölecekse de tüm camiasını yok ettikten sonra
ölüyor. Tıpkı satrançta şahın kalıp tüm taşların başta piyonlar olmak üzere öldükleri
gibi. Filmlerimiz de gerçek hayatın bir kopyası değil mi? Bugün Esed’i korumaya
yönelik değil mi tüm akan kanlar? (Ben Esed’i örnek verdim. Siz alın
başkalarına kıyaslayın.) Gazete köşelerinde veya herhangi bir yerde
lideri adına tetikçilik yapanlar bir yolunu bulup yurt dışını mesken
edinmediler mi? Bugün çoğu sırça köşklerde yaşamaya devam ediyor. Öne
sürdükleri samimi insanların mağdur olması önemli değil onlar için maalesef.
Başkası piyon bulamazsa sesi o kadar gür çıkmaz. Ortalığı da yaşanmaz bir hale getiremez.
Ne demek istediğimi anlatabildim mi acaba? Yok anlaşılmamışsa bu benim eksikliğimdendir. Rabbim bizleri başkasının oyuncağı olmaktan, piyonu olmaktan kurtarsın. Kendimiz olalım yeter. 28/03/2016
Ne demek istediğimi anlatabildim mi acaba? Yok anlaşılmamışsa bu benim eksikliğimdendir. Rabbim bizleri başkasının oyuncağı olmaktan, piyonu olmaktan kurtarsın. Kendimiz olalım yeter. 28/03/2016
* 13/08/2016 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder