Her yıl saatler; ekim ayında
geri, mart ayında da ileri alınır. Türkiye’de bu uygulama 1972 yılından beri
var olagelmiştir. Amaç, gün ışığından
daha fazla faydalanmak. Yetkililere bakınca enerjiden baya tasarruf
ediliyor. Gün ışığından faydalanıyor mu
bilmem. Geldim-gidiyorum fakat hala bu olayı ve mantığını çok kavramış değilim. Çok iyi anlayan biri varsa bana bunu anlatırsa
kendimi bahtiyar hissedeceğim.
Ben
bu saatle oynanmasını görünce aklıma hep Cahiliye Dönemi Araplarının adına “Nesî”
dedikleri ayı öne çekme ya da sonraya erteleme gelir. Tevbe Süresi 37.ayette
Allah: “(Haram ayları) ertelemek, sadece
kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla, kâfir olanlar saptırılır. Allah'ın
haram kıldığının sayısını bozmak ve O'nun haram kıldığını helâl kılmak için
(haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl da haram sayarlar. (Böylece)
onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah kâfirler
topluluğunu hidayete erdirmez.” Buyurarak Arapların yaptığı bu uygulamayı
eleştirir. Kur’an’ın dediği aylar: Zilkade, zilhicce, muharrem ve recep
aylarıdır. Bu aylar hürmete layık aylardır. Savaş yapılmaz, kabile savaşları bu
aylarda diner. Ticaret, alış veriş canlanır. Kervanlar bu aylarda daha
emniyetli yolculuk yaparlardı. Panayır adını verdikleri fuarlar bu aylarda
açılırdı. Araplar ticaret ya da savaş dolayısıyla ayları genellikle muharrem
ayını tehir ya da öne alırlarmış. Yani
hile yaparlarmış. Savaşmak istemiyorlarsa bu ayları öne alırlar. Yok savaş yapmak
isterlerse de bu ayları sonraya ertelerlermiş. Hoş o dönemin Arapları cahil olsa da en
azından aylara hürmeten savaş ve yağmayı keserler, insanlar 4 ay emniyetli
bir şekilde yaşarlarmış. Irak, Libya, Suriye, Afganistan vb ülkelerdeki
savaşlar ise yıllar yılı kesintisiz devam ediyor. Ne bayram, ne Ramazan bilinir.
Ne de “Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi” geldi denir. Bizim kesintisiz
eğitim gibi.
26/03/2016
gecesi saatler 03.00 iken 04.00’e ilerletilecek. Hepsi bir saat. Ne var bu
meseleyi bu kadar problem edinecek. Neredeyse tüm dünya bu şekil yapıyor diyebilirsiniz.
Bir defa Pazartesi’den itibaren mesai saatleri yeniden düzenlenecek. Muhtemel
mesailer ileri saatle beraber daha ileriye alınacak. Yani baharla beraber
geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlar. Gece uykuları tatlanır. Sabahleyin
insanlar uykuyu alamadan kalkıyor. İşine-gücüne bir saat öncesinden başlıyor.
Akşam ise mesaiden erkenden çıkıyor. Akşam Güneş’in batmasına daha epey bir
zaman kalıyor. Saatle oynanacağına Güneş’in durumuna göre mesailer ayarlansa ne
olur? Çoğu insan saatlerin değişmesiyle birlikte ekim-mart aylarında bir
sendeleme yaşar. Özellikle mart ayındaki ileri saat uygulaması çoğu insan için
zor oluyor diye düşünüyorum. Bugün geri saat uygulaması dediğimiz saat aslında
bünyemize uygun bir saat diye düşünüyorum. Mesai denince illa 08.00-17.00 ya da
08.30-17.30 olacak diye ayarlama yoluna gidilmemeli. 07.30-16.30 gibi mesai
olabilir gün uzaması, kısalmasına göre. Sanki saatler ileri-geri alınınca insanlar 8
saatten daha fazla mı mesai yapacak.
2013
yılında bu hükümet bu saat uygulamasından vazgeçeceğini açıkladığı zaman
sevinmiştim bir komedi daha sona erecek diye. Ama nedense uygulama aynen devam
ediyor bir türlü hayata geçiremediler.
Yazımın
başında “Nesi” olayına değinerek ilgili ayeti de yazdım. Bugünkü saat uygulamasını
nesi kavramı ile kıyasladım. Saatle oynayanlar dinen hata yapmışlardır
iddiasında hiç değilim. Sadece kıyas yaptım. Araplar aylarla oynamış biz de
saatle oynuyoruz. Teşbihte hata olmaz biliyorsunuz.
Yazımı
bir fıkra ile bitireyim: Adamın biri 3 arkadaşına bir fıkra anlatır. Fıkranın
bitiminde ikisi güler, bir tanesi gülmez. “Sen niye gülmedin. Yoksa fıkrayı
komik mi bulmadın” diye sorarlar. Arkadaşı: “Anlamadım” der. Tekrar anlatır,
diğer ikisi yine gülmüşler bu yine gülmemiş. “Yine anlamadım” demiş fıkrayı anlamayan. Adam üşenmemiş 3.defa fıkrayı anlatmış, fıkraya gülen iki arkadaşı
bu sefer gülmemiş, çünkü fıkranın artık komikliği kalmamış. Daha önce gülmeyen
bu sefer gülmeye başlamış. Gülmüş de gülmüş. Adamı susturamamışlar. Adam epey
güldükten sonra: “Yahu arkadaş fıkra bu kadar komik miydi, çok güldün demişler. Adam: “Arkadaşlar ben yine anlamadım, yine
anlamadım” demiş.
Hasılı
53 yaşındayım. Bu fıkrayı anlamayan 3.kişi gibi ben de bu saatlerle yılda iki
kez oynanmasını hala anlayamadım. Yine anlayamadım. Yine anlayamadım. Anlamışsam
harap olayım. İçinizde anlayan varsa beri gelsin. Sahi siz anladınız mı? Yoksa
anlar gibi mi görünüyorsunuz? Olsun! Vardır bir hikmeti değil mi? 27/03/2016, 01.18
Yorumlar
Yorum Gönder