Zaman zaman başka il ve
ilçelere yolunuz düşmüştür. Kimini transit geçmiş, kiminde de soluklanmışsınızdır. Şehrin
girişinde ya da çıkışında yol kenarlarında o yöreye özgü ürünlerin satışının yapıldığı
dikkatinizi çekmiştir.
Albenisi bazen durdurur
alışveriş yaptırır. Çünkü: Doğaldır, tazedir, yöreye özgüdür. Aynı zamanda
memleketine götüreceğin en güzel hediyedir.
Fiyatının makul olması da muhtemeldir. Çünkü her şey yerinde ucuzdur.
Nakliye binmez. Bu duygu ve düşünceler içerisinde alışverişini yapar, yoluna
devam edersin. Bazen de içimizde bir ukde kalır, almadan geçer gideriz. Belki de zamanımız
yoktur.
Sonunda alış veriş
yapmadan geçip giden “Keşke durup alışveriş yapsaydım” diye bir pişman, alavere
yapan ise bin pişman olur. Çünkü yörenin en ıskarta, en bayat, en kötü malının
tezgaha konduğu ve kendi memleketindeki fiyatından daha fazlaya satın alındığı
menziline vardıktan sonra ortaya çıkınca “Keşke almasaydım” pişmanlığı baş
gösterir. Eve kadar getirip hamallığını yapmak da cabası. Yol kenarlarında
satışı yapılan ürünler hep böyledir demiyorum. Tüm satış yapanlar kötü mal
satıyor iddiasında hiç değilim. Nasıl ki
pazarcı esnafının hepsinin kötü mal satmadığı gibi. İstisnalar kaideyi bozmaz
ama maalesef genel itibariyle durumumuz/görüntümüz/imajımız budur.
Örnek isteriz, örnek mi
diyorsunuz. Bu sefer örnek anlatmayacağım. Zira, yine kandırılmışsın
diyeceksiniz. Ben malumu ilan ettim. Bir çoğunuz bu zevki tatmıştır zaten.
Giden paradan ziyade
insanın zoruna giden kandırılma duygusudur. Zaafından yararlanılmasıdır.
Fırsatçılık yapmaktır. Kazanma hırsıdır. Değer mi üç günlük dünya için saf
Anadolu insanını kandırmaya? İşin garibi bir yörede yaptığımız bu tür alışverişten
sonra suçun ferdiliğinden ziyade çoğu zaman tüm bölge insanını kötüleyerek
toptancılık yapıyoruz. Ne hakkımız var, tüm beldemizi kötülemeye/kötületmeye.
Zaten müşteri ayağına gelmiş, pahalı da olsa alacak. Birinci sınıf mal satsan
da gelip geçen hem senin hem de bölgen hakkında olumlu kanaatle ayrılsa ne
olur?
Aslında bu tür yerlerde
satış yapanlar gelip geçenlere bir defa vurur. Alan bir daha almaz. Temiz mal
satsa da sürekli gelip geçen alışveriş yapsa ne olur? Sanırım bu tür
satıcılarda; bu adam zaten buraya yeni geldi, nasılsa geçip gidecek, bir daha
gelmez, ben her gün böyle 8-10 kişiyi avlasam bana yeter diye düşünüyor
olmalılar. Eğer böyle düşünülüyorsa yazık gerçekten. Bu tür davranışlar ne
insanlığa, ne hemşericiliğe, ne de Müslümanlığa sığar. Değer mi üç kuruş için
ahiretimizi dünyaya/dünyalığa değiştirmeye?
Her bir meslek grubunun
bağlı bulunduğu odası, derneği vardır. Kendi içinde denetleme olmalıdır. Her meslek kendi içlerinde çürükleri barındırmamalıdır. Nasıl ki meyve
ve sebzedeki çürükleri sağlam olanlarına zarar vermemesi için ayıklıyorsak bu
tür çürükler de ayıklanmalıdır. Sıkı ve ciddi denetimlerle her meslek
temizlenmeye gitmelidir. Bu gidişle kimin kimseye maalesef güveni
kalmayacaktır.
Gelin hep beraber
teorideki dürüstlüğümüzü bir tarafa bırakalım. Pratikte dürüst ve güvenilir
olalım. Namazımız, orucumuz kendimizin olsun. Bize bu ibadetlerin yansıması
olan güveni verin zekat olarak… Çok mu şey istedik?.. 25/02/2016
04/03/2016 tarihinde Kahta Söz Gazetesinde "Çok şey mi istedik" başlığıyla yayınlanmıştır.
04/03/2016 tarihinde Kahta Söz Gazetesinde "Çok şey mi istedik" başlığıyla yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder