Her devirde bu ülkede belli bir kesim ihya olurken diğer
kesimler mağdur olmaktadır. Gücü elinde tutanların rakiplerini alt etmek ya da
cezalandırmak için yürürlükteki mevzuatla oynamaları olağan hale gelmiştir bu
ülkede. Yapılan mağduriyetler bazı zamanlar zulüm seviyesine çıkmıştır.
Bana bu ülkede yapılan en
büyük zulüm nedir diye sorsanız katsayı adaletsizliği derim. Şimdi katsayı
adaletsizliği mi kaldı. Bu da nereden çıktı diyebilirsiniz. Genelde unutkan bir
milletiz. Amacım geçmişi kurcalamak değil. Gözden kaçırılan bir ayrıntıya dikkat
çekmektir.
1999 yılında genelde
meslek liselerini özelde İHL'yi ilgilendiren bir katsayı zulüm ve komedisi
uygulamaya kondu bu ülkede. Bir buldozer geçti üzerlerinden: Günahsız, masum,
gepegencecik genç dimağların. Meslek liselerini yok etme ve okuyanlarını
cezalandırma zulmü 2012 yılına kadar sürdü.
Zulüm bunun neresinde? Herkes
kendi alanında okumak için yapılan bir düzenleme diyebilirsiniz. Burada
bilgiye, bir zihniyete savaş açıldı. Ceremesini de zamanında eşit şartlarda
yarış var düşüncesiyle bu meslek liselerine kaydolan masum öğrenciler çekti. O
günün gücü elinde bulunduranları: “1999-2000 yılından itibaren meslek
liselerine kayıt yaptıranlar ÖSS’ye girişte alanları dışında bir tercihte
bulunurlarsa sınav çarpanı 0,3 olacak” deselerdi -haksızlık olsa da- kimsenin
bir diyeceği olamazdı. Çünkü o yıl o okulları tercih eden durumunu bilerek
tercih etti diyebilirdik. Fakat biz ne yaptık. Aynı anda bir düzenleme yaparak
mevcut öğrencileri heba ettik. Harcadık. Hayata küstürdük. İçlerine kapandılar.
Birçoğu hedeflerine ulaşamadılar. İşi o kadar büyüttüler ki, başka okullara
nakil gitmesine bile izin vermediler. Nakil alan müdürleri de görevlerinden
uzaklaştırdılar. Sonra bu çocuklar kimdi Allah’ın aşkına. Daha 18’ine bile
girmemiş, hayatın cenderesinden geçmemiş, neyin ne olduğunu bilmeyen,
çalışmaktan, yarışmaktan başka suçu olmayan taze dimağlardı.
Büyük bir çoğunluğu başarılı,
hedefi olan öğrencilerdi. Eşit şartlarda yarıştırılsalardı belki de bir kısmı
başaramayacaktı. Başarama nedenini katsayıdan dolayı mazeretini öne
süremeyecekti. Ben o zamanlar Adıyaman’da görev yapıyordum. O dönemde sınava
girip emsallerinin aldığı tıp fakültesi puanından daha yüksek puan alan
öğrencileri biliyorum. Bunlardan biri de Yasin’di. Ancak Fen Bilgisi öğretmeni
olabildi. 2010 yılında Konya’da bir okulda göreve başladığımda okulun Fen
öğretmeniyle tanıştım. Biraz deşeleyince 99 yılının okul birincisi ve aldığı
tıp puanıyla Fen Bilgisi öğretmeni olduğunu duyunca yeniden yaram depreşti.
İçim burkuldu. Bu süreçte mağdur olan daha ne Yasinler, ne Gülhanlar
vardı. Kim bilir.
2012 yılından itibaren bu
mağduriyet giderildi. Peki, o dönemin öğrencilerinin hakkını kim verecek? Bugün
onlara Türkiye’nin en yüksek kademedeki görevini de verseniz memnun
edemezsiniz. Onlar, bu işi yapanları Allah’a havale ettiler. Sadece O’nu vekil
kıldılar. Bilesiniz.
Sonuç: Bir zamanların gözde
okulları bu süreçte boğuldu. 4 yıldır katsayı kalktı. Ama hala bu okullar eski
görkemli günlerine dönemediler. Görünüşe göre pek de belini doğrultacağa
benzemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder