10 Ocak 2016 Pazar

Belki de çocuğumu o sahte öğretmene verecektim

-Ben de Görmüştüm Bir Zamanlar sahte Öğretmen-

2001 yılında Adıyaman’da görev yaparken meslektaşlarımın ısrarı üzerine izcilik belgesi almak için ilçemizde açılan bir izcilik kursuna katılmıştım. Çok sıkı ve ciddi bir eğitime tabi tutulduktan ve belgeyi almaya hak kazandıktan sonra kursiyerlerle beraber otobüsle Şanlıurfa'ya gittik.

Seyahat esnasında “Herkes anı, şiir, fıkra, şarkı vb şeyler söylesin” dendi. Kimi gönüllü kalktı, konuştu, kimi ısrar üzerine kalktı bir şeyler söyledi. Ben de bir fıkra ile çorbada tuzum olsun diyerek kalkıp otobüsün önüne geldim. Elime mikrofonu aldım:
“Arkadaşlar, öbür dünyada her milletten Cehennemlik olanları ayrı ayrı çukurlara doldurmuşlar. Kaçmasınlar diye her çukurun başına ikişer Zebaniyi bekçi olarak koymuşlar. Türklerin çukurunun başına hiç nöbetçi koymamışlar. Diğer milletler, “Ya Rabbi! Her milletin başında Zebani var. Türklerin başında yok. Ama haksızlık bu” demişler. Allah, “Haksızlık falan yok. Türklerden biri çukurdan kaçmaya çalışırsa aşağıdakiler ayağından çeker, çıkamazlar demiş” şeklinde bir fıkra anlattım. Fıkranın bitiminde dinleyenlerin gülmesi beklenir. Tam millet gülmeye başlamıştı ki, en arkada oturan, yeşil elbiseli bir meslektaşım –sandığım- hemşerim elini kaldırdı. “Hemşerim, fıkrana itiraz ediyorum. Biz Türkler asla haset etmeyiz, çekememezlik nedir bilmeyiz, bunlar uydurma” diyerek fıkramı anlatıp anlatacağıma pişman etti. Millet de gülmekten beter oldu. Hemşerimin hamasi duyguları kabarmıştı.     “ Hemşerim, anlattığım bir fıkra. Elbette uydurmadır. Her fıkra, insanları güldürürken düşündürmeyi amaçlar. Her millette az-çok haset ve çekememezlik vardır. Ben Türk olduğum için Türk dedim. Bir başkası, İngiliz der. Sen de Ermeni dersin, olur biter” dedim ve yerime oturdum.

O yılın Eylül ayında önce Adana’ya ardından da Konya’ya nakil oldum. Aradan 5-6 yıl geçti. Bir gün basında “Sahte öğretmen kayıplara karıştı” haberini okudum. Burası Türkiye dedim. Her meslekte sahtelikler olur. Milli Eğitim büyük bir camia. Aralarına sızılmıştır dedim. Sayfadan gözümü çevirirken resmi gözüme çarptı. Resim tanıdıktı. Adıyaman’da aynı ilçede çalıştığımız ve izcilik liderlik kursunda beraber kurs gördüğümüz ilkokul öğretmeni kursiyerden başkası değildi. Üstelik hemşerim olması hasebiyle zaman zaman da muhabbet etmiştik. Girişken bir yapısı vardı. Bizim kursumuzdaki başkanımızdı aynı zamanda. Kursu veren Ankara’dan gelen hocalarla da arası iyiydi. Her türlü organizasyonda baş rolde ve baş aktör idi. Üzerine giydiği yeşil elbiseden ve isim benzerliğinden dolayı o yıllarda aranan yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’a benzetilmiş ve  “Aranan yeşil bulundu” cümlesi  kursiyerler arasında espri konusu bile yapılır olmuştu.

Gazetelerin yazdığına göre, kendisi iki yıllık ön lisans mezunu birisi. Ağabeyi veya kardeşinin 4 yıllık diplomasına kendi fotoğrafını yapıştırır, kendi adını ve soyadını da yazar.  Kendisine mal ettiği diploma ile MEB’e sınıf öğretmeni olarak müracaat eder. İlk ataması Isparta’ya yapılır. Orada birkaç yıl çalıştıktan sonra zorunlu hizmetini yapmak üzere Adıyaman’a tayin olur ve orada çalışmaya devam eder. Sanırım toplamda 10 yıldan fazla öğretmenlik yapmıştır.

Sahte diplomayla sahte olarak başladığı öğretmenlik serüveni eşiyle arasının bozulmasıyla ortaya çıkar. Bir gece kimsenin haberi olmadan eşyasını, kiraladığı kamyona yükleyerek izini kaybettirir. Sonra yakalandı mı bilmiyorum. Ama dile kolay 10 yıl öğretmenlik. Sahte öğretmenliği 10 yıllık bir tecrübe kazanmıştı. Belki de iyi bir öğretmen olmuştu. Belki de gerçek öğretmen olanların eğitimi getirdiği noktayı beğenmedi. Ben bu halimle düzeltirim diye yola çıktı, kim bilir? İzcilikte beraber kurs görürken verdiği vatansever tavrı, iş yapma azmi beni kendisine hayran bırakmıştı. Orada biraz daha durmuş olsaydım belki de tercih sebebi olarak çocuğumu o öğretmene verecektim. Demek ki insanlar göründüğü gibi olmayabiliyor. Ya da kendilerini bu şekilde gizliyorlar.



Basında  sahte diplomalı 50-60 öğretmen tespit edildi haberini okuyunca 10 yıl önce tespit edilen sahte diplomalı tanıdığım aklıma geldi. İnşaallah yaptığıyla yüzleşmiştir. Yetkililer de atamalarda her türlü sahteliğin önüne geçecek tedbirleri almakla yükümlüdürler. Çünkü mevzu bahis olan çocuklarımızdır. 10/01/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder