İnsanoğlu çözülmesi zor bir muammadır. Fiziki özellikleri itibariyle
birbirimizin aynısıyız. Ama iç halini çözmek için insanlığın ve dünyanın ömrü
yetmez. Farklı farklı insan tipleri vardır. En dikkat çekenlerden biri de
mazeret üretenler, her şeye bir kılıf bulanlar, savunma refleksi güçlü
insanlardır bunlar. Bir diğeri de ön yargılı olanlar. Burada üzerinde
durmak istediğim tip, bahaneci tiptir.
Hepinizin çevresinde vardır mutlaka
böyleleri. Bu tiplere asla laf/söz anlatamazsın. Her şeye söyleyecek
sözleri vardır. Mazeret ürete ürete laf ebesi olup çıkarlar. Kendilerine de
asla toz kondurmaz, burunlarından kıl aldırmazlar. Her şey senin bir cümlene
bağlı. Senin cümlenden sonra lafı ağızlarına bir alırlar. Sustur
susturabilirsen. Konuştuğuna konuşacağına pişman olursun. Bir daha mı tövbe
dersin. Abarttığımı düşünebilirsiniz. İsterseniz deneyin. Denemesi bedava. Alın
size örnekler:
-Efendim biraz geç kaldınız görev
yerinize… Ama efendim! Otobüs gelmedi… Otobüs arıza yaptı…Ama efendim ben ta
nereden geliyorum… Ama efendim çocuğum hastalandı…Ama efendim ben hastaneye
gitmiştim…Eşim hastaydı…Otobüs geç geldi…vs.
-Girdiğin sınavda başarılı
olamamışsın…Çalışmadım. Çalışsaydım yapardım… Kopya çeksem ben de yüksek
alırdım… Ben iyi yapmıştım aslında, düşük vermişler...Zaten iyi anlatamıyor
öğretmen… Kendisi de bilmiyor...
-Efendim biraz kitap okusanız iyi olur…Aman efendim benim zamanım mı var…
Benim işim yoğun, sizin ki gibi hafif değil… Bir de çocuğum var, Çocuklar
bir şey yaptırmıyor ki…
Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. İş yapmayan ya da yapmayacak olanın
bulamayacağı mazereti yoktur. Böylesi soğuk bir havada yaşlı biri parktaki
aracına biner. Yanına da çalışanları. Araca bindikten sonra nefesten aracın ön
camları buharlanır. Arabayı çalıştırmasıyla sürmesi ve önündeki araca çarpması
bir olur. Çarpılan aracın sahibi kahvehanede oturmaktadır. Bakar ki kendi
aracı. Sürücü suçlu. Ama suçu hiç üzerine almaz. Adama: “Kardeşim, sen
niye arabanı hava rengine boyattın” diye üste çıkmaya çalışır.
Her hangi bir konuda mazeret üreten, savunma yapan aslında sadece kendisini
kandırmış demektir. Sadece egosunu tatmin eder böyleleri. Başkasını ikna ettim
diye düşünür. Aslında sadece kendi kendini tatmin eder.
Olaylar ve sonuçlarında Adem- Havva gibi olmak gerekir. Yasak
ağacın meyvesinden yeme sonucunda biliyorsunuz yeryüzüne indirilmişlerdi.
İndirildikleri zaman: “İkisi birden: «Ey Rabbimiz! Kendimize haksızlık ve
yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve merhamet etmezsen herhalde zarara
uğrayanlardan oluruz» dediler.Aslında her ikisi de “Ya Rabbi! Bizi İblis
kandırdı. Bizim altımızdan girdi, üstümüzden çıktı” diyerek suçu İblis’e
atabilirlerdi. İblis ne yapmıştı ta ilk baştan onu da bir hatırlayalım: “Allah,
“Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da)
“Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın”
dedi. Görüldüğü gibi Adem’e saygı etmemeyi İblis, kendisinin daha
üstün olduğuna bağlayarak savunmaya geçti.
Size iki örnek: Yaptığı hatayı sahiplenmeyen ve savunmaya geçen İblis ile,
yaptıkları hatayı kendilerinden bilen ve özür dileyen Adem ile Havva. Sorarım
size, sonuçta kim kazandı? Tevazu göstererek hatasıyla yüzleşen elbette. Kibir
göstererek savunma yapan ve gerekçe gösteren İblis ise kaybetti.
Yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım
husustan sakın ola ki, mazeret beyan edenler, savunma yapanlar Şeytan’ın
yolundan gidiyorlar anlamı çıkmasın. Biliyorsunuz, “Teşbihte hata olmaz” diye
bir söz vardır. Yeri geldiği zaman elbette savunacağız, yaptığımız iş için
gerekçemiz olacak. Ama meslek haline getirmemek lazım. Her birimiz başımıza
gelen şeyler için öncelikle öz eleştiri yapmalıyız. Öz eleştiri yapmayanlar
sadece topu taca atmış olurlar. Asıl olan topu sahada tutmaktır.
Hayat şu ya da bu şekilde devam ediyor.
Öz eleştiri, ya da her olayda kendisiyle hesaplaşması kişiyi daha da
mükemmelleştirir. Tercih sizin…25/01/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder