Ana içeriğe atla

Apartman kültürsüzlüğümüz


Tek katlı müstakil evlerden hızlı bir şekilde apartmanlara taşınmaya başladık. Beraberinde de bazı sorunları  taşıdık.

Dışarıdan bakınca tertip ve düzeni kendini gösteren, kapıcı, güvenliği ve yöneticisi olan siteleri kastetmiyorum. Site olmadığı halde oturanlar tarafından bir kültürün oturtulduğu apartmanlarımız da var. Düzen ve tertibi olan az sayıdaki apartman hayatının dışında kalan sayısı az olmayan sorun yumağı apartman hayatını ele almak istiyorum. Birçok apartmanda;

1. Komşuluk ilişkileri yok denecek kadar azdır. 
2. Yol geçen hanı gibidir. Giren-çıkan belli değildir.
3. Gürültü-ses-tepinme, alt ve üst komşuyu rahatsız etme... Kavga-dargınlık ve küskünlük...
4. Ceset kokusundan dolayı apartmanda ölenden haberdar olunur ve polis aranır.
5. Asansörde ve koridorlarda sigara içilir, izmariti yere atılır.
6. Temizliği sorundur. Kirletmede üstüne yok. Temizlikte ise arazi olur.
7. Ortak kullanımdan kaynaklanan aidatı toplamak zordur. Vermemek için direnir. Günler, aylar birbirini kovalar.
8. Bisiklet, mobilyet girişe demire düzensiz bir şekilde bağlanır. Gelip geçenler rahatsız olur mu hesabı yapılmaz.
9. Yakıt ortaksa sıcaktan dolayı kapı-pencere açılır. Asla petek kısma ve kapatma yoluna gidilmez.
10. Yakıt ayrı ise bir iki oda yakılır. Alt ve üst komşudan faydalanılma yoluna gidilir.
11. Asansör varsa asla merdivenlerden inilip çıkılmaz. Asansör çağrılır. Kilo vermek için yürüyüşe inilir.
12. Her apartmanda olmasa da bazı apartmanlarda balkonda veya çatıda mangal yakılır.
13. Balkonda badem-çekirdek kırma olmazsa olmaz geleneklerimizdendir.
14. Balkona çamaşır astığın zaman üst komşu görevi devralır; Halı, kilim Allah ne verdiyse çırpmak için.
15. Toplantı pek yapılmaz, yapılırsa da katılım olmaz. Ortak karar da çıkmaz. Herkes başına buyruktur. Her bir sakin kendi aklına ve zekasına hayrandır. Ortak akla ihtiyacı yoktur.
16. Senin yatma saatin komşunun  matkap çalıştırma vakti olur.
17. Bayramlarda apartman ölü sessizliğine bürünür. Çoğu memleketine gider. Kalırsa da zaten pek bayramlaşma olmaz. Girişte karşılaşılırsa “ Komşu iyi bayramlar” temennisi en güzel mutluluk kaynağıdır.

Tanıdık geldi mi? Bu şekil apartmanlar… 24/01/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde