Ana içeriğe atla

Hımar aşkı (mı?)


Sanal alem yerinde kullanıldığı takdirde faydalı olduğuna inanırım. Paylaşımların bir kısmı;
1. Bilgilendiren paylaşımlar,
2. Gülümsetirken düşündüren paylaşımlar,
3. Yönlendirici paylaşımlar,
4. Yediğini, içtiğini paylaşanlar,
5. Her anını ölümsüzleştirircesine poz veren paylaşımlar, (Ölüm anını kim çeker. Bilinmez. Burada en büyük sorun bu gözüküyor.)
6. Kuru, yavan, klasikleşmiş, sloganvari paylaşımlar,
7. Aleme nizamat vermeye çalışan paylaşımlar,
8. Güldüren, eğlendiren,  ilginç paylaşımlar,
9. Siyasi, STK, camia paylaşımları,
10. Aşk paylaşımları.
            Yani ne ararsanız var. Her türlü paylaşımın da alıcısı var. Biri  “her şeyi bulacağım bir yer neresi” dese “sanal alem” dense yanlış olmaz.
            Her türlü paylaşıma eyvallah. Ama farklı bir paylaşım türüne şahit oluyorum zaman zaman: İlânı aşk.
            Bu son paylaşım çeşitlerini görünce lise 3.sınıfta dersimize giren Mehmet DEMİRAY hocam aklıma geldi. Aşkı 3’e ayırırdı: İlahi aşk, insan aşkı ve himar(eşek) aşkı şeklinde.
          Hocamız, gençliğin genel geçer aşkını hımar aşkına benzetirdi. Yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmem. Allah kendisine rahmetiyle muamele etsin. Şimdiki bu sanal alemdeki gönül ilişkisini, ilânı aşkı görse veya işitse ne derdi acaba? Mutlaka yeni tür bir aşkı sınıflandırırdı. Bu sanal alemde ilişkisi başlayan aşk türü -eski kafayım biliyorum ama- benim garibime gidiyor. Sizi bilmem. Tam okul çağında iyi bir gelecek için kendimi derslerime vereyim diyecekleri yerde en verimli çağlarında aklını kullanmak yerine duygularını akıllarının önüne geçiriyorlar. Hatta öyle ki, olmayan kişiler ayıplanır hâle geldi.
          Haydi bu işler oluyor. Cümle aleme duyurmak da neyin nesi. Biz hayayı imandan biliriz. Haya da mı kalmadı yoksa. Edep ya hû.  Allah'tan korkulmuyor. Kuldan da mı utanılmıyor artık. Öyle zannediyorum aklı bir karış havada oldukları için bunun farkında değiller.
           Gençlik şunu bilsin ki, sanal alem insanların damgalandığı yer. Bir kişi hakkında araştırma yapılacağı zaman insanların ilk başvurduğu ve ön bilgi edindiği yer sanal alemdir. Kişiliğimizi ortaya koyar. İnsanlar hakkımızda belgeli kanaat sahibi oluyorlar.
            Allah hepimize feraset versin. Anne ve babalara yardım etsin. Aklı bir karış havada olan, anne baba sözü dinlemeyen gençlere de aklını en iyi şekilde kullanmayı nasip etsin. 15/12/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde