Ana içeriğe atla

Eğitim ve öğretim üzerine bir değerlendirme

         


Ülkemizde her konu uzmanına bırakılırken 3 alanda herkesin konuştuğunu görmekteyiz. Bunlar: Tıp, eğitim-öğretim ve din alanı... Bunlara örnek verecek olursak;

Tıp alanında; hele bir hasta olmaya gör: Şu doktor iyi, şu kötü, ameliyat ol veya olma, şu şu otu şöyle kaynatacaksın...gibi tavsiyelere muhatap olursun. Hem de ücretsiz muayene...

Eğitim ve öğretim alanında: Eğitim şöyle olmalı, öğretmenler iyi değil, şu kadar tatil yapılıyor, durmadan para istiyorlar, okullar temiz değil, zaten müdür de iyi değil, ben öğretmen olsam bundan daha iyi yaparım... gibi nutuk ve serzenilerin sayısı belli değil. Hepimiz işinin uzmanıyız görünürde.

Din alanında örnek vermeye gerek yok bu konuda da hepimiz allame-i cihanız  zaten...

Burada yarım mürekkep yalamış biri olarak eğitim ve öğretim alanında ne yapılmalı, ne şekilde olmalıdır, üzerimize düşen görevler nelerdir?..vs konularda bilgi paylaşımı yapılacaktır.Yazılan görüşler kişisel görüşlerdir, kişiye özel doğrulardır. Bana göre bugün doğru görünen yarın yanlış olabilir, birden fazla doğruya giden yol da olabilir. Bu konuda herkesin özellikle eğitimcilerin mutlaka söyleyecekleri vardır. Amacım bu konuda zaman zaman "Ben olsaydım"şeklinde düşündüğümüz görüşlerin ortaya çıkmasıdır. Bizim en büyük sorunumuz kendimizden başka kimseyi beğenmemektir. Herkesi eleştiriyoruz, kendimize toz kondurmuyoruz, öz eleştiriye açık değiliz. Empati yapmıyoruz, empatinin sadece kendimize uygulanmasını istiyoruz. Şunu unutmamak gerekiyor ki ben ne kadar iyi isem karşı tarafta o kadar iyidir. Hepimiz iyi müdür, iyi okul, iyi öğretmen isteriz, hiç düşündük mü? Biz ne kadar işimizi düzgün yapıyoruz, kendim iyi değilken (istisnalar kaideyi bozmaz, her meslekte mesleğini en iyi şekilde yapan insanların sayısı çoktur) başkasının iyi olmasını beklemektir. 

Eğitim ve öğretimde sorunların olduğu doğrudur, her yapılan yenilik, eğitimi iyileştirme adınadır. Eğitim kötü de diğerleri iyi değildir, her meslek ve iş kolu öz eleştiri yapmalıdır. Eğitim ve öğretimdeki beğenmediğimiz yönlerde her birimizin az veya çok payı vardır... Kasdım herhangi bir kişiyi, kurumu eleştirmek değildir. Unuttuğum çözüm önerileri olacaktır. Bilinmeli ki, yazacaklarım bir araştırma mahsulü değildir, çala kalem bir yazıdan ibarettir.Yazacağım maddeler arasında çelişki de bulunabilir. Sözü uzatmadan

         Eğitim ve öğretim ne şekilde/nasıl olmalıdır?

1.Okula başlama yaşı düşürülmemelidir. Çocuk fiziken ve ruhen gelişmiş olmalıdır.
2.Öğrenci okuluna Güneş doğduktan sonra gitmeli, Güneş batmadan evinde olmalıdır.
3.Öğrenci tek tip kıyafet ve forma giymeye zorlanmamalıdır. Denetimli serbestlik olmalıdır.
4.Öğrencilere ücretsiz kitap dağıtımından vazgeçilmelidir. Devletçe belirlenen bir gelirin altında kalanların kitabı, defteri ve elbise ihtiyacı devletçe karşılanmalıdır.
5.Ortaokulda 5.6.7.ve 8.sınıf ortalaması 50 puanın altında kalan öğrenci kesinlikle açık liseye gönderilmelidir. Açık liseye giden için aynı zamanda bir meslek öğrenecek şekilde planlama yapılmalıdır. TEOG sınavında belli bir barajın altında puan alan öğrenci yine açık liseye gitmelidir.
6.Okullarda öğretmenler tarafından sınav yapılmamalıdır. Sınavlar her 2 ayda bir klasik yöntemle merkezî yapılmalıdır. Hazır yiyici bir nesil yetiştirmeye zemin hazırladığından test usûlü sınavdan vazgeçilmelidir.
7.Farklı okul türlerinden vazgeçilmelidir. Her eğitim bölgesinde her tür öğrenciye hitap edecek şekilde kampüs okullar açılmalıdır.Yapılacak okullar eğitim bölgesinde yaşayan öğrencilerin kolayca ulaşabileceği bir mekanda olmalıdır. Bu okullarda yemekhaneden, spor salonuna ve her okul türüne (eğer okul türleri azaltılmayacaksa) hitap edecek malzeme, materyal ve derslik olmalıdır.
8.Sık sık mevzuatta, öğretim alanında değişiklik yapılmamalıdır.Yapılan değişikliğin kaç yılı kapsayacağı belirtilmelidir.
9.MEB diğer kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu sağlayıp hangi alanda ne kadar kalifiye elemana ihtiyacı olduğunu tespit etmeli, ona göre mezun vermeli, kamuoyuna hangi yıla kadar, hangi alanda ne kadar istihdam alanı olduğunu duyurmalı.
10.Öğretmen kendi branşında istihdam edilmeli, alan değişikliği gibi bir kapı açılmamalı, kişiye iş değil de işe kişi bulunmalıdır. Herkes yetiştiği alanda çalıştırılmalı.
11 . Başarılı öğrenci ödüllendirilmeli, burs verilmeli, burs için belli meslek grubuna öncelik verilmemeli.
12.İkili öğretimden vazgeçilmeli, normal öğretime geçilmelidir.
13.Öğretmen tam gün okulda bulunmalıdır.
14.İdareci 08.00-17.00, öğretmen 08.30-16.30, öğrenci ise 09.00-16.00 arasında okulda olmalıdır. 
15.Okullarda 09.00-13.00 arası ders işlenmelidir. 13.00-14.00 arası yemek ve mola olmalıdır. 14.00-16.00 arası okullarda etkinlik, etüt, sportif ve kültürel faaliyetler yapılmalıdır. Evlere ödev verilmemeli, ödevler de serbest alan denilen 14.00-16.00 arasında halledilmelidir. Sınav yapılacaksa öğleden sonra yapılmalıdır. Beden Eğitimi, Müzik, Görsel Sanatlar vb dersler etkinlik kapsamında değerlendirilmelidir.
16.Endüstri meslek liseleri gibi okullar sanayinin içerisinde olmalıdır.
17.Öğretmene ödenen ek ders maaşa eklenmeli, ek ders adı altında ayrıca bir ücret ödenmemelidir. 
18.Personelin yaptığı her bir devamsızlık için 1/30 kesinti yapılmalıdır.
19.Öğrencinin bir günde girdiği ders 5 saati geçmemelidir. Ders çeşitliliği azaltılmalı, ders saati az olan dersler dönemlik olmalıdır. Öğrenciye fazla bilgi yüklenmemeli, her yaşın ve her sınıf seviyesinin kazanımları belirlenmeli. Sınavlar kazanımları ölçecek şekilde olmalı.
20.Her türlü okulun malzeme, materyal, derslik, salon vb tüm ihtiyaçlar devlet tarafından karşılanmalı, eğer karşılayamıyorsa kazancına göre her velinin okul hesabına yatıracağı miktar belirlenerek ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Veremeyecek başarılı öğrencilere devlet burs verebilmeli, ya da bir işe girince ödenecek  şekilde geri ödemeli kredi verebilmeli.
21.Öğretmenin ortalama 28 yıl çalışabileceği hesaba katılarak Türkiye'nin 7 bölgesinde 4'er yıl çalışacağı planlanmalı, eş durumu vb durumlarda yine 7 bölge gözetilmeli, tüm MEB personeli tüm bölgelerde çalışmalı. Öğretmen aldığı sınıfı mezun etmeli.
22.Öğretmen nakil başvuruları mayıs ayında yapılmalı, ilişik kesme haziranın sonu itibariyle olmalı, hangi okula kimin geleceği, kimin gideceği 30 Haziran itibari ile belli olmalı.
23.Yönetici ve öğretmen seçiminde değişmeyecek objektif kriterler belirlenmeli.Yönetici mayıs ayında iken belirlenmeli. 1 temmuzda görevine başlamalı.Yöneticiler belirlenen kriterleri geçenler arasından seçilmeli. ilçe ve il müdürleri çalışacağı yöneticiyi kendi seçebilmeli, yönetici yardımcısını ve öğretmenini kendi belirlemeli. İl-ilçe MEM müdür seçiminde de kriter olmalı, her türden yönetici seçiminde tüm branşlara kontenjan ayrılmalı, tek branştan yönetici seçilmemeli. Okulun koyduğu ölçülebilir başarıyı yakalayamayanın yeri değiştirilmeli, başarılı  olanın maaşına gözle görülür iyileştirme yapılmalı, hedeflere ulaşılamadığı takdirde sorumluluklarına göre kişiler müteselsilen sorumlu tutulmalı.
24.Okullar eylülün ilk haftası açılmalı, haziran ayı sonuna kadar devam etmeli, öğretmenin tatili 1,5 ay ile sınırlandırılmalı. Yapılan mesleki çalışmalara son verilmeli. Öğretmen tatile çıkmadan hangi sınıfa kaç saat ders vereceği, hangi dersi okutacağı, hangi kazanımları vereceği malzeme ve materyali ile birlikte belirlenmeli, yıllık plan vb hazırlıklar tatile çıkmadan hazırlanmalıdır. Kazanım belirlenirken hangi kazanımın ne kadar sürede verileceği, öğrenci seviyesi dikkate alınarak bölge zümresinde karar alınmalı. Önümüzdeki yıl yapılacak olan projeler haziranda iken belirlenmeli.
25.Zümre, yıllık plan amacına uygun yapılmalı, kurul ve toplantılar formaliteden öteye geçirilmelidir.
26.Üstler astlarına karşı her türlü eleştiri ve kritiği kendi içinde yapmalı, tv karşısında kendi personelinin psikolojisini bozacak ve itibarını düşürecek açıklamalardan kaçınmalı.
27.Dershane, etüt merkezi gibi yerler işlevsiz hale getirilmeli.
28.En iyi eğitim ve öğretim veli ve öğrencinin her isteğinin karşılanması, memnun edilmesi değildir. Eğitim ve öğretimdeki eksiklikten ve başarıdan veli, öğrenci, öğretmen ve yönetici/ler pay sahibidir. Herkes taşın altına elini koymalıdır.
29.Ücretsiz hiç bir kurs açılmamalıdır, Ücretsiz işe ilk başta rağbet oluyor, sonra arkası gelmiyor, ardından devamsızlıklar başlıyor. Kıymet bilinsin diye ücret alınmalı. Hedefine ulaşan başarılı öğrenciye ödediği ücret ödül olarak geri verilebilmeli, kursu veren kişiye de taltif yapılmalı.
30.İyi okul, iyi veli, iyi müdür, iyi öğretmen arayan herkes, lütfen önce kendimiz iyi olalım.
Benden bu kadar... ilave, eleştiride söz sizde
2015-2016 öğretim yılınız hayırlı olsun... 29/08/2015


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde