Bazen
bir ihtiyaçtan dolayı arabamızı, evimizi ya da bir eşyamızı satmak zorunda
kalırız. Satılığa çıkardığımız zaman ucuza kapatmaya çalışan fırsatçılarla
karşılaşırız.
İlahiyatta
öğrenciyim. Yıl 1990’dı. 2. el 4 tane koltuğu satmak için 3 tekerlekli bir
nakliye kiraladım. Eski Garajın yanındaki Tellal Pazarına getirdim. Girişte bir
alıcı beni karşıladı:
-30 liraya bana bırak.
-Bu koltuklar daha fazla eder.
-Az sonra gelirsen almam. Bu verdiğimi de vermem. Haberin olsun.
Tüm dükkanları dolaştım. Kimse fiyat bile vermedi. İlk alıcının
verdiği fiyattan daha düşük fiyatı bile teklif ettim. Ama nafile.
Hiçbir esnaf yüzüne/yüzüme bile bakmadı.
Mecburiyetten
tıpış tıpış ilk beni karşılayana vardım. “Ben sana ne söyledim. Git almam”
dedi, diretti. Eve geri götürsem öyle zannediyorum 3 tekerlekli aracın nakliye
parasını bile ödeyemeyeceğim. Adama, “ 30 değil, 20’ye bari al” dedim. Adam güç
bela aldı.
Benimle
birlikte bekleyen nakliyeciye parasını uzattım. “Almam kardeş, zaten yok
bahasına gitti” dediyse de güç-bela alması için ikna ettim. Meğerse o çarşının
özelliği, birinin fiyat verdiğine diğerleri fiyat vermezmiş. Sonradan
öğrendim. Meslek dayanışması, pardon fırsat dayanışması.
Fırsatçılarımız olduğu kadar nadir de olsa değerini fazlasıyla veren
insanlarımız da var:
Yaşlı
bir teyze mal sahibi olduğu arsasından kendi payına düşen daireyi
30000 liraya satılığa çıkarır. Alıcısı çıkmaz. Verenler de en fazla 25000 lira
teklif ederler. Teyze günlerce, aylarca müşteri bekler; istediği fiyatı
verecek. Son çare değer biçilen 25000 liraya razı olma noktasına gelmiş. İşte
bu esnada karşısına Rabbim birini çıkarır.
-Teyze, evini bana sat. Kaç lira istersin?
-Kuzum, ben 30 bine satacağım ama 25 bin veriyorlar.
-Teyze, senin evin 30 bin değil. 40 bin lira eder. Evini bana 40 000
liraya satar mısın?
30
bine satmaya dünden razı teyze, istediği fiyatı verselerdi neredeyse göbek atıp
oynayacaktı. Rabbim karşısına 40 bini teklif eden birisini çıkardı. Sonunda
teyze muradına erer, hâlâ ödemesi devam eden evini 40 bine satar.
Evi
40 bine alan kimse, teyzenin evinin kelepir fiyata kapatılmaya çalışıldığından
haberdardır. Kendinin de parası yok. 20 bin babasından, 20 bin
de bir başka yerden borç alır. Teyzeye olan borcunu öder. Bir
taraftan kooperatif ödemesini yapan yeni ev sahibi, diğer taraftan da diğer
borçlarını ödemeye çalışır. Tek maaşlı ve maaşından başka geliri olmayan yeni
ev sahibi zorlandıkça zorlanır. Hâlâ da kalan borcunu mütevazı bütçesiyle ödemeye
devam ediyor.
Yeni
ev sahibini tanıyor gibi yazıyorsun derseniz. Evet tanıyorum. Hem de en
yakınımda mesai arkadaşım. 4 yıldır birlikte çalışıyorum.
Kendisinin pek anlatmadığı bu olayı örnek olsun diye karşınıza çıkardım. Bana
benzemeyen bu yüz karasını tanıyasınız, bu ülkede böyleleri de varmış diyesiniz
diye...
Sayısı az olsa da Yaradan’a şükür ki bu ülkede böylelerimiz de var.
13/12/2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder