9 Aralık 2015 Çarşamba

Bir hasta insan profili

5. Sınıf öğrencisiyim. Yıl 1975.  Dersimize o yıl gelen bir öğretmen girmekteydi. Astığı astık, kestiği kestik  birisiydi. Her halinden kendiyle de kavgalı biriydi.

Dersteyken çıt çıkarmak, ödev yapmamak, hele yaramazlık yapmak sınıftan kimsenin harcı  değildi. Ona rağmen şiddet eksik olmazdı sınıfta. 

Tahtaya kaldırdığı zaman sorduğu problemi yapamamanın cezası; kulağı, içinden kan gelircesine kıvırmak. Dikkatinizi çekerim, kulak çekmek değil. Hele sınıfımızda 2 kız öğrenci vardı; neler çekmişlerdi ondan. Kaç defa kıvırmaktan kulaklarının kanadığına şahit olmuştur sınıf. Çoğu zaman kulaklarının içine pamuk koyarak gelirlerdi. Başka cezalar da vardı elbette:
1.Çöpün yanında tek ayak üstünde bekletilmek, 
2. Sıra dayağından geçmek, 
3. Başka sınıftaki kardeşi getirerek problemi çözdürüp rezil etmek,
4. Problemi çözenin çözemeyelerin eline sopayla vurması,
5.Tekme, tokat,
6. Hakaret, küfür vs.

Aklımda kalanlar bunlar. Şimdi düşünüyorum da o adam öğretmen miydi gerçekten? Hayret ki ne hayret!

Yine bir gün dersteyiz. Şimdilerde esnaf, A şubesinden bir öğrenciyi öğretmeni, Kütüphanecilik Kolunun toplantısını haber vermek için sınıfımıza göndermiş. 
Öğrenci kapıyı açtı geldi. "Kapıyı vurmadan girdin" dedi girdi yavrucağa tekme tokat. Kapıya vurdum dediyse de anlatamadı meramını. Tokadın izinden kıpkırmızı oldu yanakları. "Çık dışarı, kapıyı çal da gel" dedi. Bizim gazi; çıktı, kapıyı vurdu, içeri girdi. "Ben gel demeden girdin" yine dayak. "Çık tekrar et bakalım." Kapıya vurdu, "gel" sesiyle beraber girdi içeri. Ağzını açıp derdini anlatamadan girdi çocuğa tekrar. Bu sefer ki suçu, ellerini cebine koymak. Tekrar sınıf dışına çıkardı, yeniden girmesi için. Çocuk dışarı çıktı. Kapıya vurdu, gel sesiyle beraber girdi tekrar içeri. Hayda... çocuğa tekrar tokatlar peşisıra gidip gelmeye başladı. Meğersem çocuk bu sefer, ellerini göğsünün üzerine koymuştu. Öyle ya koskoca öğretmenin karşısında eller göğüste kilitlenir miydi? Çocuğu tekrar dışarı çıkardı. Kapıyı vurdu, girdi içeri. Yediği sayısız dayak çocuğu yola getirmişti. Artık her şey nizami idi. Kapı vuruldu, gel dedi beklendi, içeri girildi, eller yanda, hazır ol vaziyeti alındı. Ha şöyle.. "Söyle bakalım şimdi" dedi. Bizim al yanaklı akranımız,  "öğretmenim, kütüphanecilik kolunun toplantısı 5/A sınıfında yapılacakmış. Öğretmenimiz kolda olanları çağırıyor" dedi. Görevi sona erdi. 

Öğrenci yediği dayakla birlikte boynu bükük bir şekilde, onuru zedelenmiş bir halde sınıftan ayrıldı. 

Zafer kazanmış, görevini yapmış  bir komutan edasıyla öğretmenimizin (!) yüzünde güller açtı. Ne de olsa 11-12 yaşındaki çocuğu yola getirmişti. Aslında daha da dövecekti. Fakat başka mazeret bulamadı maalesef.

Bu tavrın nasıl bir insan psikoloji olduğunu varın siz düşünün... Tımarhanelik adamı maalesef öğretmen diye göndermişler.

Darısı kendisinin başına... 08/12/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder