Ana içeriğe atla

A'dan Z'ye

Bak oğul! Size bir kaç defadır "Ey oğul" isimli paylaşımlarda bulundum, bizim nasihata karnım tok diyorsunuz biliyorum. Benim amacım nasihat etmek değil bilesiniz. İleride gereksiz bilgilerde ne var  ne yok diye merak ederseniz bakabilirsiniz diye, bir de yazdıklarımı  beğenen ya da yorum yazan olur mu? diye paylaşıyorum. Başkaca bir amacım yok...Bilesiniz.
Bak evlat!
Devlette hiç bir görev alma, kendi işinin patronu ol. Eğer devlette görev almak mecburiyetinde kalırsan;
   a-Devlet işini ve malını yetim malı olarak gör, Yeme, içme, yedirme ve içirmede titiz ol.
   b-Vazifene geç kalma, asla devamsızlık yapma, devlette özel sektör mantığı ile çalış.
   c-Haketmediğin yere gelme, yaptığın görevin hakkını ver, kendini bulunmaz hint kumaşı sanma, yaptığın işi senden iyi yapacak kimseler de çıkabilir. Koltuğuna çakılıp kalma, ehil insana devret, hiç rızık endişesi taşıma, hiçbir zaman birden fazla koltuğu birarada götürme.
   d-İşini yaparken adalet ve doğruluktan ayrılma, bir yere gelmek için başkasının ayağını kaydırma.
   e-Görev verdiğin ya da görev vermediğin insanlarin onuru ile oynama. Çalışmak istediklerini seçme imkanın olursa önceden belirlediğin ve herkesin bildiği kriterlerine göre belirle. Gücünü ve saygınlığını makamından al, ama gücünü kullanma. 
   f-Emekliliği hakettikten sonra verimli olduğun müddetçe çalış, göz görmez, kulak duymaz, değişim ve gelişime ayak uyduramaz bir duruma geldiğin zaman hemen emekli ol.
   g-Çalisma esnasinda amir, memur, mesai arkadaşlarına ve halka kibar ve nazik davran, onları güler yüzle karşila. Emekli olduktan veya ayrıldıktan sonra da devam edecek şekilde dostluklar kur.
   h-İnsanlarla iletişim yolunu hep açık tut, onlara önyargı ile yaklaşma, Samimiyetle dinle, anlamaya çalış, kimliğinle herkesle uyum içerisinde ol, her fikri dinle, fikre saygılı ol, nabza göre şerbet verme. Düşüncesi ve fikri ne olursa olsun işini iyi yapan her insanla çalışmayı dene. Çalışma esnasında muhatabına hep güven ver.
   I-Adınız Ahmet Emin, Ömer Faruk, Muhammet Sait ve Fehmi olabilir, adınızın anlamına ve ad aldığınızın şanına yaraşır şekilde olmalı ve yaşamalısınız. -bu arada çocuğunuza uzun ve çift isim vermeyiniz.-
   İ-Kendi işinin dışında bir başka iş ile uğraşma, bilesin ki, başka bir işle ugraşan asli görevini ihmal eder.
   j-Kendi işini yaparken herkese mavi boncuk dağıtma, kınayanın kınamasına  aldırma.
   k-Devlette çalışırken kendi kendine özeleştiri yap: "İşimin patronu olsaydım kendime iş verir miydim" diye. İnsanların seni eleştirmesinden korkma, bilesin ki yapıcı eleştiri insanı geliştirir ve olgunlaştırır. Eleştirenden değil, yüzüne gülenden kork.
    l-Laf getiren insana değer verme. Bil ki, sana laf getiren senden de baskasına laf götürür.
    m-İşinde istişareye önem ver, paylaşımcı ol. Devlet imkanlarıyla cömert olma, kendi cebinle cömert ol. Üstlerine asla kendi cebinden de olsa  ikramda bulunma, çünkü yanlış anlaşılabilir.
    n-Bir yere gelmek için sebebini işle, tevekkül et. Sakın ola ki 40 kapı çalma, Allah'tan her şeyin hayırlısını iste, işin sonucuna da katlan. Bir yere ehil olmadan gelme. Şayet ehil olmadan gelirsen bir başkasının emir eri olursun, hiç kendin olmazsın, bir başkasının adamı olursun.
    o-Yaptığın işte şeffaf ol, ikna edici ol, bilesin ki, ne kadar iyi olursan ol, karşı tarafın algıladığı kadarsın. İçine sinmeyen işi yapma, velev ki işine de mâl olsa.
    ö-Devlet imkânlarıyla bir işe ön ayak ol, sakın yapılan esere kendi adını verme, millet senin etiketine değil, kişiliğine saygı duysun, ileride siyasete atılacaksan "Falan yerde şu kadar yıl hizmet ettim" diyerek eski makamını kullanma. Bil ki, yaptığın işin bedelini az veya çok aldın, yaptığın zaten vazifendi.
    p-Bir işi yaptırırken asla karşılıksız yaptırma, bedelini mutlaka ver, devlet imkanlarını karşılıksız kullandırma, az veya çok bir bedel almalısın. 
     r-Kendi mutluluğunu bir başkasının mutsuzluğu üzerine inşa etme,
     s-Hata yaptığına inandığın zaman özür dilemeyi bil, özür dilemek bir erdemliliktir. İnsan eksiktir, sen de muhatabın da hata yapabilir. Yeter ki hatada ısrar etme, öbür dünyaya da kul hakkı ile gitme.
     ş-Başına bir şey gelmişse kimseyi suçlama, mazeret üretme, eğer birini suclayacak isen kendini suçla. Bilesin ki suçun sahibi olmaz. Sen ilk önce kendini düzeltmekle yükümlüsün. Eger sen doğru yolda isen başkasının sapıklığı sana zarar veremez.
     t-Annene, babana iyi davran, onlara öf bile deme, 
     u-Çocuklarını iyi ve doğru olacak şekilde yetiştir, herşeyden önce onlara öz güven ver, baskı yapma, her dediklerini ve her istediklerini de yapma.
     ü-Çocuklarına dini, ahlakı ve etik değerleri sevdir, nefret ettirme. Önce cocukluklarını iyice yaşamalarına imkan ver.
     v-Çocuklarına sorumluluk ver, hazır yiyici olmasin, taklitci olmasin, başkasının pişirdiği yemegi yemeyi değil de kendi yemeklerini pişirmesini öğret onlara.
     y-Kazandığın kadar harca, ayağını yorganına gore uzat, asla faize bulasma, çocuklarına haram lokma yedirme. Çünkü haram lokma insandaki ar damarını çatlatır.
     z-Benim dediğimi yap, ama gittiğim yoldan gitme. 


Yukarıda okuduklarının hepsini doğru kabul etme, akıl süzgecinden geçir, aklını kullan.

    Şimdilik benden bu kadar, yazım hataları var, imla yanlışları var diyeceğine onları da sen düzelt. Sonra devenin neresini duzelteceksin. Okurken sıkıldın biliyorum, ben de yazarken sıkıldım. Ne yapayım elim de dilim gibi.... 14.10.2014                                   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde