Ana içeriğe atla

Esas kimden korkacaksın?


-Kardeş toplum içerisine çıkacağım. Kimlere dikkat edeyim?
-Okuyup okuyup bir yere gelip bundan sonra okumayı bırakan, kendini geliştirmeyen ve hep yerinde sayan, sürekli yerinde badanaj yapan, 8-10 senede öğrendiğini bir ömür boyu tekrarlayan, eski bilgisinin üzerine  toz dahi kondurmayan, başka ve yeni fikirlere her yönüyle kapalı olan, kendini bir şey sanan, dediğim dedikçilerden.
-Çokmuş baya.
-Hepsi aynı kişinin özellikleri.
-Bunları nasıl tanırım?
-Sayısı epey çok.
-İnsancıl kişiliği ön plandadır ama kincidir. Aristo'nun basit mantığı tek sermayesidir. Ânı, geçmişle yaşar. Geleceğe dair planı yoktur.  Âdet-töre ve mevcudu korumada aşırıdır. Muhafazakardır.
- Ne demek bu?
-Değişmeyip kendini geliştirmemeyi marifet sayar. "Ben hâlâ eski yerimdeyim. Değişmedim" diye övünürler.
-Böylelerine ne denir?
-Ne denir bilmem. Fakat eski bir siyasi vardı bakanlık yapan. Teşbihini  pek şık bulmasam da, Onun bir sözü vardı: "Hâlâ bıraktığım yerde otluyorsunuz" diye.
-İlginçmiş... Ya adam doğru yoldaysa.
-Doğru yolda olabilir. Kimin doğru olduğunu bilemeyiz. Çünkü fikrî tartışmaya da gelmezler. Bu yüzden fikrini de öğrenemezsin. Sadece sloganik yaşarlar.
-Peki bunlar ne yapar?
-Kendileri durmadan başkasını eleştirir. Onlara kızar.
-Fikrini anlatmadan başkasına niye kızarlar.
-İnsanlara meramlarını anlatmadan insanların kendilerine gelmesini beklerler.
-Hâlâ beklerler mi?
-Evet onların görevi beklemektir.  
Kazara kendilerinden ayrılanları da döneklikle itham ederler. Aynı zamanda toptancıdırlar. Ya ölümüne savunur ya da ölümüne reddeder. Hiç ortası olmaz.
-Biraz somut örnekler verebilir misin bu kili/ler hakkında?
-Mesela senden ya da zihniyetinden nefret ediyorsa bil ki bu kin, çok geçmişe dayanıyordur. Seni yeni halinle değil geçmiş halindeki bir olumsuzlukla değerlendirir. Ya da yakın hissettiğin grubun mensuplarından biri bir suç işlerse seni de o suçun ortağı sayar. Başka grup mensuplarıyla bir araya gelmeyi, aynı masada oturmayı taviz olarak görür....vs. vs.
-Bu adama göre dünyada iyi insan yok o zaman?
-Kendisi var ya...    29/11/2015

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde