18 Haziran 2023 Pazar

Temizinden Sürekli İş

Bir iş istiyorum.

Nasıl bir iş?

Parası iyi olsun. Şöhreti olsun. Hep gündemde olacağım, beni yormayacak bir iş. Bir de başarılı olayım ya da olmayayım, beni yerimden etmeyecek bir iş. Bana hesap sorulmayacak bir iş. Kısaca kırsam da döksem de ağzıma yüzüme bulaştırsam da ölünceye kadar başında kalacağım bir iş. Böyle bir işim olacak ama bu işte hep baş olacağım. Bulabilir miyim böyle bir iş? 

Bir an için iş garantisi olan ne uzayan ne de kısalan devlet memurluğu istiyorsun sandım ama hep baş olmalıyım dediğine göre devlet memurluğu istemiyorsun. Bu durumda sana böyle bir iş ancak siyasette olur.

Orada baş olabilir miyim?

Olursun. 

Ne yapmam lazım? 

Önce vekil olarak kendini Meclise bir at. Orada kendini biraz göster. 

Sonra? 

Beklemeye koyul. Genel başkanlığa göz kırp. İstemem yan cebime koy imajı ver. 

Sonra? 

Fırsatları değerlendir. Fırsat eline geçti mi örgüt beni istiyor, günah benden gitti de. Kapağı genel başkanlığa at. İşte oldun ebedi. 

Tamam mı? 

Tamam değil. Daha işin başındasın. 

Başka ne yapacağım? 

Sen genel başkanlıkta ebedi olmak istemiyor muydun? 

Evet, çok istiyorum. 

O zaman önceki genel başkanın örgütte çalıştığı kim varsa aşağıdan yukarıya delegeler dahil hepsini değiştir. 

Delege ne alaka? 

Ne alaka deme. O delegeler sayesinde başkanlıkta devamlı olacaksın. 

Ama tepki çekmez miyim? 

Hiç bile. Hatta genel başkan ekibini kuruyor denerek takdir edilirsin. Tüm delegeyi, il ve ilçe başkanlarını değiştirdin mi, seni yerinden kimse edemez. 

Ama seçim var. 

Doğru, seçim var. Seçimi kaybedersem. 

Seçimi hiç düşünme. Delegeler senden yana olduğu için genel başkanlıktan seni kimse indiremez. Diğer seçimleri kaybetmek ananın ak sütü gibi sana helal. 

Hepsini kaybetsem de mi? 

Evet, hepsini kaybetsen de. Çünkü seçim kaybetmekte sınırsız kredin olur. 

Benim istediğim iş tam bu. Genel başkan olunca seni bir yerlerde değerlendireceğim. Sağ olasın, var olasın. 

17 Haziran 2023 Cumartesi

Enflasyona Meydan Okuyan Ürün

Ürünlere zam gelmiş

Çok umurumda sanki

Poşet fiyatına bak

Hepten aynı değil mi?


Poşet deyip de geçme! 

Taşınmaz onsuz ürün.

Nimet dense yeridir.

Anlarsın olmayınca.


Hep yerinde sayıyor.

Şımarıp değişmiyor.

Zamma meydan okuyor.

O halde bu gam niye?

 

Hayat pahalı derken

Poşet niçin görülmez?

Bunlara göz lazım göz

Üzerine bir gözlük. 

 

Ürünlerin her biri

Birer poşet olsaydı

Her şey ucuz olur

Pahalılık olmazdı.

 

Bardak dolu iken

Boşuna bakmak niye?

 Sende bu kafa varken

Çok söze hacet yok.

Oğlum Ekmek Kuyruğunda

Tasarruf tedbirlerini artırmamız lazım. Ekmek beş lira olmuş.

Ekmeğin neyini tasarruf edeceğiz. Alacağız mecburen.

Alacağız almaya da yine de tasarrufun yollarını bulmalıyız. 

Ne yapabiliriz?

Gelin hep beraber düşünelim. 

Mesela? 

Ekmeği bırakabiliriz mesela. Üstelik kilo sorunumuz da olmaz. 

Bu olmaz. Ekmeksiz bir yemek ve hayat düşünemiyorum. Sonra bir kilolu biz miyiz? Herkes kilolu. 

O zaman bayat ekmek alacağız. Üstelik hazmı kolaydır. Ne mideye oturur ne de cebe koyar. 

Bayat bayat da gitmez ki. 

O zaman ekmeği azaltacağız. 

Bu güzel fikir. Yalnız yemeye başlayınca kendimizi alamıyoruz.

O zaman bir öneri de sen getir.

Aklıma ekmek almanın dışında bir şey gelmiyor. 

O zaman ekmek almaya günlük sen gideceksin. 

Giderim. 

Giderim diyorsun da salgından bu yana ekmek aldığın var mı?

Ama pandemide bize yasak kondu. Mecburen sen aldın. Hazır pandemi riski de kalmadığına göre günlük ekmeği sen alacaksın.

Benim için zor olacak ama ekmeksiz yemek yiyeceğime katlanırım herhalde. Zaten fırın da yakın. 

O zaman tasarruf tedbiri nerede kaldı? Ekmek alacağız ama ekmeği eve yakın fırından almayacağız?

Nereden alacağız?

Günlük ekmek alacağız ama bunu fırından değil, halk ekmek alacağız. 

Halk ekmek kaç lira? 

3,25 TL. 

Ekmekte 1,75 tasarruf yapacağız o zaman. 

Aynen öyle. Yalnız? 

Yalnız derken? 

Biraz uzak. 

Gider gelirim.

Gidip gelmekle iş bitse. 

Daha ne?

Dahası ekmek kuyruğu var. Günlük kuyruğa girip bekleyeceksin. Çünkü epey yoğunluk var. 

Ona da tamam. 

Sıraya girdin. Tam sana geldiğinde ekmek bitebilir.

O zaman fırından mı alacağım?

Hayır. 

Ya ne yapacağım?

Sıranı kaybetmeden yeni ekmeğin gelmesini bekleyeceksin. 

Olur mu öyle?

Madem bu ailenin bir ferdisin. Ekmekten de vazgeçmiyorsun. Geriye bu diyardan gidemeyeceğine göre ya bu deveyi güdeceksin ya bu deveyi güdeceksin. 

Son sözün bu mu?

Budur. 

Güle Oynaya

Arkadaşların bisikleti var. Ben de istiyorum.

Tamam, alalım.

Ne zaman alıyoruz?

Ben almayacağım. Sen alacaksın.

Nasıl? Benim param yok ki.

Her şey para mı? Sen yeter ki iste. Parayı boş ver sen. Sen bisiklet istiyor musun?

Evet. 

O zaman senin için bir kampanyaya başvuruyorum. Gerisi sana kalmış. 

Ne yapacağım?

Aha cami. 

Gördüm camiyi. Cami ne alaka? Bisiklet istedim, sen bana camiyi gösteriyorsun. 

Bisikleti buradan alacaksın. 

Nasıl yani? Cami bisiklet mi satıyor? 

Hayır evlat. 40 gün buraya geleceksin. Karşılığında bir kuruş vermeden bir bisikletin olacak. 

Beş vakit mi? 

Hayır bir vakit. 

Hangisi? Öğle ya da ikindi olaydı bari. 

Hayır, hiçbirisi. Sabah namazına gideceksin. 

Nasıl gideceğim?

Güle oynaya.

Öğle, ikindi olsa tamam. Sabah namazı güle güle oynaya?

Kampanyanın adı bu.

Uyku? 

O kadar da fedakarlık yap. Artık sorumluluğunu almalısın. Şunun şurasında askerliğine ne kaldı. Namazdan gelince uyursun. Uyku kaçacak değil ya.

Daha ben 8-9 yaşındayım.

Bisiklete sahip olman için ideal yaş.

40 gün çok değil mi?

Her şeyin bir bedeli var. O kadar da olsun.

Peki, bir başıma sabahın karanlığında nasıl giderim?

Seni bu konuda yalnız bırakmayacağım. Zira senin bu fedakarlığına baban olarak ben de fedakarlık yapacağım. Sana eşlik edeceğim. Yeter ki bu işi bedavaya getir.

Eksik olma baba. Sonra?

Sonrası bisiklet.

40 günün sonunda bisikleti aldıktan sonra camiye gitmezsem bisikletimi geri alırlar mı?

Almazlar. Senin tapulu malındır artık.

Ama ayıp olmaz mı?

Ayıbı boş ver. Zaten bu kampanyaya katılanlar 40 gün sonra firar ediyor. Yine de devam etmenin önünde bir engel yok. İsteğe bağlı olarak gidebilirsin.

İkinci kırk günde ikinci bir bisiklet daha veriyorlar mı?

Ne yapacaksın ikinciyi. Sen önce şu birinciyi bir hallet.

Tamam, ben varım bu işe.

O zaman şimdiden hayırlı olsun bisikletin.

40 gün boyunca namaza gitmemin dışında başka sorumluluğum olacak mı?

Abdest alacaksın camiye gitmeden önce. Bir de namazdan sonra görevliye ben buradayım yoklaması vermeyi unutma. Gerisini merak etme.

15 Haziran 2023 Perşembe

Bir Ülkenin Değeri

Bir ülkenin maddi ve manevi varlıkları o ülkenin değeridir. Bir ülke değerleriyle değerlidir veya değildir. Bir ülke ederi kadar değerlidir. 

Bir ülkenin ne kadar değerli veya değersiz olduğunun objektif kıstasları elimizde olmasa da bazı fiili durumlar o ülkenin değeri hakkında bize bir bilgi verebilir. Aynı şekilde bir ülke insanının kendisini ne ve nasıl görmesinden ziyade dışarıda nasıl göründüğü de bir kanaat verir.

Ekonomik kalkınmışlık, gelir gider durumu, fert başına düşen milli geliri, kendi kendine yetmesi, parasının değeri ve alım gücü, üretimi, ekonomik krizler ülkesi olmaması, halkının ekonomik sıkıntı çekmemesi, enflasyon, hayat pahalılığı ve devalüasyon yoluyla parasının pul olmaması,

Üretilenlerin marka değeri olması, bu markaların dünyaya pazarlanması, ülkeye ait ürün ve firmaların başka ülkelerde var olması, oralarda tutunması, aranan ve tercih edilen olması...

Ürünlerinde fiyat istikrarı, herkesin önünü görmesi, mali dengesi,

Ülke insanının ülke parasıyla veya ülkedeki kazancıyla zorlanmadan tatilini başka ülkelerde yapabilmesi,

Yurtdışına çıkarken vize sorununun çıkarılmaması, rahat bir şekilde vize alabilmesi, başka ülkelere vizesiz kabul edilmesi, başka ülke insanının o ülkeye vize ile giriş yapması, o ülkeye elini kolunu sallayarak girmemesi,

Etik kuralların yerleşmesi, işleyen ve yerleşmiş bir sisteminin ve her alanda oturmuş kurallarının olması,

Başka ülke insanının o ülke parasını yatırım aracı görmesi, başka ülke parasına bir çuval para vermemesi, o ülkenin ekonomik yönden yabancıya pahalı, kendi insanına makul olması, turist çeken kelepir bir ülke yerine turist gönderen bir ülke olması, 

Ülkeye beyin göçünün gelmesi, başka ülkeye beyin göçü vermemesi,

Başka ülke insanının o ülkede yaşamak için can atması,

Dilinin, parasının başka ülkelerde geçerliliği,

Dünya kültür ve medeniyetine katkısı, ağırlığını hissettirmesi,

Adalet, güven, nezaket, özgürlük vb. hususlarda elle gösterilen örnek ülke olması,

Diplomaside diplomatik dil kullanma, devleti devlet kültürü ve devlet adamı ciddiyetiyle uluslararası alanda temsil etme,

Sorumluluk ve yetkiyi birbirinden bağımsız kurumları arasında paylaştırma, kişilerin değil, kurumların kural ve teamüllerle öne çıkması, birbiriyle eşgüdüm içinde çalışan aynı zamanda birbirini denetleyen kurumların olması, kişilerin kurumlara yön vermesinden ziyade kurumların kişilere yön vermesi,

Devletin içte halkına, dışta başka ülkelere güven vermesi,

Devletin etkili ve yetkili yöneticilerinin, ülkeyi içte ve dışta zora sokan, vatandaşa ve ülkeye telafisi güç zararlar veren söz, davranış, üslup ve tasarrufları ortaya çıktığında istifa mekanizmasının işlemesi, bağımsız mahkemeler aracılığıyla hesap sorulması, etkili ve yetkili kişiler hakkında çıkan en küçük bir şayianın dahi ciddi bir şekilde araştırılıp soruşturulması, siyasilerinin sandık dışında da bedel ödemesi...

Bankamatikte Bir Yaşlı

Yolum üzeri bankamatikten biraz harçlık çekeyim dedim. Üç kişi vardı bankamatiğin başında. İkisi gençten biri yaşlı. Sıraya geçer geçmez iki genç bankamatikle uğraşan yaşlıya bir şeyler söyleyip gittiler. Belli ki gençler teyzeye yardım için oradaydılar. Giderlerken telefonunla çekseydin önerilerine, ah öyle çekmesini bilsem dediğini duydum teyzenin. Belli ki teyzeye yardımcı olamamışlar. 

Her neyse bankamatikte bir kişinin kalması hoşuma gitti. Aptal ıslatan yağmuru da yağmaya devam ediyor bu arada.

Teyzenin işi bitmedi bir türlü. Beklediğim yer kaldırım üzeri. İşlek bir caddenin yaya yönünden de işlek bir yeri. Çok geniş de değil. Hem gelip geçen rahat geçsin hem de şu teyze darphanede para mı basıyor diyerekten merak edip yan tarafa geçtim.

O da ne! Gördüklerime inanamadım. Bir an için salgın devam ediyor da benim mi haberim yok dedim.

Teyze, marketlerin manav reyonlarında bolca gördüğümüz, alıp kullanılması ücretsiz olan şeffaf beyaz poşetlerden birini sağ eline geçirmiş. Tuşlara da bu elinin parmaklarıyla basıyor. Bir an için mikrop sağ elinden geçmeyecekti belki ama eğer bir mikrop varsa sol elinden geçecek dedim. Çünkü poşet geçirilmiş sağ eliyle tuşları kullanırken sol ekranda dokunması gereken yerlere de poşetsiz sol eliyle kaç defa dokundu. 

Öncesinde ne kadardır burada bilmiyorum teyzenin. Benim istediğimi vermiyor, kendisi miktar öneriyor dedi. İptale basıp kartını aldı. Sonra çantasını açtı. İçinden para cüzdanına benzer bir el çantası çıkardı. Fermuarını açtı. Kartı koyduktan sonra fermuarı kapattı. Büyük çantanın içine koydu. Çantanın fermuarını çekti.

Tüm bunları bankamatiğin önünde yapıyor. Kenara çekilmeyince de bekliyorum.

Son fermuarı da kapattı. Şükür gidiyor derken teyze fikir değiştirdi. Tekrar çantasına davrandı. Kartı almak için az önceki işlemleri tek tek yeniden yaptı. Kartı bankamatiğe girdirdi. Poşetli eliyle şifresini yazdı. Poşetsiz sol eliyle sol ekrandan istediği meblağı işaretledi. İstediğimi vermiyor dedi tekrar. Ardından biraz para çekti. Kartı aldı. Kenara çekilmeden büyük çantanın içindeki küçük çantanın fermuarını açtı, kartı koydu, fermuarı kapattı. Çantanın içine koydu. O çantanın da fermuarını çekti.

Bitti mi? Keşke bitse. Aynı usulle tüm işlem basamaklarını tersinden tek tek yaparak kartı çıkardı ve bankamatiğe bir kez daha taktı. Şifresini yazıp istediğimi niye vermiyor da başka miktar öneriyor dedi. Ekrana baktı baktı baktı. Ben ne mi yaptım. Onun bakmasına baktım ekranı görmeden.

Sonra kartı çıkardı. Tüm işlemleri işlem sırasına göre tekrar yaptı bankamatiğin önünde. Tekrar takar mı demeye kalmadan şükür ki ayrıldı.

Ardından gençlerin telefonla halletseydin önerisini ben uyguladım. Paramı çekip teyze daha kaldırımdan ayrılmadan uzaklaştım.

Sonrasında teyze nereye gitti, elindeki poşeti çıkardı mı, çıkardı ise çöpe attı mı yoksa sonra kullanırım diye poşeti dürüp çantasına mı koydu? Tüm bunları göremedim.

Yaşını, başını almış bu teyze, daha ne kadar yaşar bilmiyorum. Ömrünü Allah bilse de bu şekil ağır canlıların ve kendine Müslüman olanların çok uzun yaşadıklarına dair içimde bir hissiyat var. Yine arkasında bankamatik sırası bekleyenler de ondan önce gider diye düşünüyorum.

Uzun yaşama ihtimali olan bu teyzenin ölüm gerekçesi ne olur bilmem ama mikrop kapmaktan bu kadar korktuğuna göre ölümü belki mikropsuzluktan olur, eğer buna korunma yöntemi denirse tabi. Mikrop kaparsa da sağ elinden ziyade poşetsiz sol elinden mikrop kapar. Çünkü o elini de bankamatiğe değdirdi hem de kaç defa. Ama mikrop kapmasa da mikrop kaparım korkusu onu bir gün götürür.

Tüm bu gördüklerimi niye anlattığımı merak ederseniz, bankamatikten nasıl para çekeceğinizi bilmiyorsanız, öğrenin diyedir. Siz de arkada bekleyenleri saç baş yoldurmak isterseniz, teyzeyi örnek alın ve bu iyiliğimi de unutmayın.

14 Haziran 2023 Çarşamba

Okumuşun Seyri

Çarşı, pazar ateş pahası. Fiyatların yanına varılmıyor.

Hiç dert yanma. Bırak kırıldığı yerden kopsun. Hiç dert yanma. 

Bunu da mı söylemeyeyim. Bırak da içimi dökeyim. 

İçini dök dökmeye de sonrasında duyacakların içine oturur. O zaman seni ben bile kurtaramam. 

Ne olur konuştuğumda da?

Vatan haini derler. Nankör derler. Soğan, patatese ülkeyi satıyor derler. Derler oğlu derler. En iyisi uslu uslu otur.

Vatan hainliği ne alaka?

Piyasadan dert yanmanın karşılığı bugünlerde bu. Bunların karşısına ezan, bayrak konuyor. Ezan susmayacak, bayrak inmeyecek deniyor.

Kişinin geçim gailesi yaşamasında, fiyatlardan dert yanması ayıp mı ki birileri bana ülkeyi satıyor diyecek. Ne zamandan beri insanın namerde muhtaç olmamak için hesap kitap yapması vatan hainliğiyle eşdeğer oldu?

Konuşmana bakılırsa, ne demek istediğimi anlatamadım.

Çok iyi anladım. Anlamadığım kişinin devesine sahip çıkması niçin garip karşılanıyor?

Söylediklerinin doğru olması, haklı görüleceğin anlamına gelmez. Ki haklı  olsan da alacağın yok. O yüzden var git işine.

Tüm mesele vatandaş memnuniyeti değil mi? Bir ülkede vatandaş ne kadar mutlu olursa, o ülke mutlu ve huzurlu olur. Huzur ve mutluluk varsa, devletin ömrü de uzun olur. İlanihaye ezan da okunur, bayrak da dalgalanır.

Beni hiç etkilemeye çalışma. Vatandaşın çoğunluğu halinden memnun.

O yüzden mi yurtdışına gitmek için vize başvurusunda bulunuluyor?

Hani kim gidiyor?

Fırsatını bulan gidiyor. Yeter ki vizesi kabul edilsin. Bak sana bir istatistik söyleyeyim. 3,5 milyon kişi vize başvurusunda bulunmuş. Bu, bir önceki yıla göre yüzde iki yüz artış demektir. Bu bir beyin göçüdür.

Gidene güle güle hatta canı cehenneme deniyor. Hem gidenlerin yeri başka memnunlarla doluyor. Yani başka beyin göçleriyle.

Kimle?

Suriyeli, Afgan, Afrikalı vs.

Bunlar beyin göçü değil, beden göçü. Halbuki beğenelim, beğenmeyelim, bu ülkeden gitmek isteyenler, okumuş kesim. Biz beyin veriyoruz, karşılığında beden alıyoruz. Yakında tek ulustan çok uluslu bir ülke olursak, hiç şaşırmayalım. Çünkü gelenler genç ve üreme oranları bizim kalanlardan yüksek.

Bu ülkenin sorunu zaten okumuş sorunu. Bu ülke onları okutmuş. Tam vatana hizmet edecekleri yerde çekip gidiyorlar. Vatan haini, nankör bunlar. Şu cennet vatan terk edilir mi?

Böyle diyeceğine, onları bu ülkede nasıl tutabiliriz hesabı yapmak daha doğru olmaz mı? Bu ülkenin yetişmiş insanını bu ülkede tutmanın yollarını hep birlikte bulmalıyız. Gitmek isteyen olursa da bu ülkeden memnun göndermeliyiz. Kapıyı da açık bırakmalıyız ki dönebilsin. Hiçbir şey yapamıyorsak, böyle bir sorun olduğunu kabul edelim. Sorunu kabul etmek yarı yarıya çözmek demektir.

Memnuniyetsizlerin tek sorunu hayat pahalılığı mı?

Bunu gidenlere veya gitmek isteyenlere sorarsak, daha iyi olur. Ekonomi belki de sadece bir tanesidir. 

Niye onlara soralım ki? 

Aldığın bir ürünü geri verirken firmalar sebebini soruyor. Niye soruyor? Çünkü müşteri memnuniyetini esas alıyorlar. Buna göre kendilerini geliştiriyorlar. Vatandaş müşteri değil tabi. Ama sorsak ne olur. Kıyamet mi kopar? En azından değer verip sebebini sordular der...