Paramızın pul olduğunu söylemeye
gerek yok. Üzerinde baskı olmasa yabancı para karşısında eriyip gidecek.
Aramızdan altı sıfır atıldıktan
sonra unuttuğumuz milyon rakamını şimdilerde çok duyar olduk. Artık evler,
arabalar için milyonlar telaffuz edilir oldu.
Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı
başımızın belası.
2023 yılbaşından itibaren düşüş
eğiliminde olan enflasyonun hayatımıza bir yansıması yok.
Seçim öncesi bazı ürünlerde fiyat
sabitlemesi olmasa, fiyatlar katlanıp gidecek. Seçim sonrası fiyatların nerede
duracağı muamma.
Ev kiralarının yanına varılmıyor.
Bugünkü şartlarda bazı ev sahiplerinin insafı olmasa, asgari ücretlinin kiralık
evde oturması mümkün değil. Kaç para ise tutalım desen, haydi deyince kiralık
ev bulmak mümkün değil.
Karı kocanın ikisi birden çalışırsa,
ev kirasının altından ancak kalkılabilir durumda.
Kısaca, hayat pahalılığı, son
günlerin fiyatı sürekli yükselen soğandan ibaret değil.
Seçim sonrası halen baskılanan
dövizin nereye kadar fırlayacağını kimse aklına getirmek istemiyor.
Dar ve orta gelirlinin belini büken
hayat pahalılığı, her geçen gün kendini iyice hissettirse de yabancıya bu ülke
sudan ucuz. Bakmayın bu ülke insanının çoğunun bugünlerde ev alamadığına. Bize
yüksek gelen ev fiyatları yabancı için kelepir fiyatına.
Bir yabancı, bir aylık maaşı ile bu
ülkenin her bir yerini ziyaret ederek günlerce yaşayabiliyor.
Bir yabancı yüz dolar veya yüz Euro
ile markete girse market sepetini silme dolduruyor.
Kurban geliyor. Kasaplardaki kırmızı
etin kilosunu gören vatandaş, nasıl kurban keseceğini kara kara düşünüyor.
Hasılı bu ülke bu hayat pahalılığı
ile orta ve dar gelirliye cehennem iken bir yabancı için cennet
mesabesinde.
İşin garibi belimizi büken bu
ekonomik kriz önceki krizlere benzemiyor. Öyle 3-5 senede terk edeceğe de
benzemiyor. Çünkü enflasyonu düşürecek ne bir irade var ne de elde imkan. Öyle
zannediyorum, bu ekonomik kriz, bizden biri olarak uzun yıllar ülkemizde misafir
kalmaya devam edecek.
Durum vahim iken fiyatları nasıl
kontrol edebiliriz üzerine kafa yoracağımız yerde bu mevcut durumu gölgelemek
için yerli araba, ilk doğal gaz çıkarma ve savunma sanayindeki gelişmeler
kamuoyuna servis edilerek iyiyiz mesajı verilmeye çalışılıyor. Elbette yerli
araba, yerli doğal gaz ve son yılların yükselen yıldızı savunma sanayindeki gelişmeler
göğsümüzü kabartıyor. Bunların arkasının gelmesi her birimizin isteğidir.
Bunlar olsun ama bunlara verilen öncelik niçin tarım ürünlerine verilmiyor?
Öyle zannediyorum, tarım maliyetlerini düşürmek, vatandaşın makul fiyattan
sebze ve meyve yemesini sağlamak; yerli araba, doğal gaz ve savunma sanayinden
daha kolaydır. Zoru başarırken niçin kolayda sınıfta kalıyoruz? Bir tarım
ülkesi olan ülkemize ve insanına bu fiyatlar reva mı? Vatandaşın karnı da makul
fiyata doysun, göğsümüzü kabartan gelişmeler de olsun. Birini yaparken diğerini
es geçmeyelim.
Ezcümle, yabancıya sudan ucuz olan bu ülke kendi insanımıza zehir olmasın. Büyük düşünelim derken boğaz harbi diyebileceğimiz ayrıntıyı ıskalamayalım.