Gördüğünüz fotoğraf inşaatta çalışan bir işçinin fotoğrafı. Öğleye kadar anasından emdiği süt burnundan gelmiş, sıcağın altında çalışırken olmadığı kadar ter atmıştır vücudundan. Çünkü elinin emeğiyle çoluğuna, çocuğuna ekmek götürmesi gerekiyor.
İnşaatta çalışmanın ne derece zorluğunu bilirim. Ben de ortaokulda başlayarak lise ve üniversite döneminde ağırlıklı olarak yaz dönemlerinde az çalışmadım inşaatlarda.
İşçi, öğleye kadar çalıştıktan sonra yemek molası verildiğinde dinlenmeden öğle namazını kılmaya kalkmış olmalı. Arkadaşları uzanmış yatarken o kalkmış kulluk görevini yerine getirmeye çalışıyor. Ne mescit, ne cami aradığı. Kimseyi engellemeden çıkmış kaldırıma, ağacı sütre olarak seçmiş. Kilitli taşın üzerinde seccade görevi yapacak ne kartonu var, ne de seccadesi. Ayağım acır demiyor, yorgunum biraz uzanayım demiyor. Yeter ki namaz kılmak istesin. Kulluk görevini de yerine getirince ne yorgunluk ne de acıma hepsi vız geliyor adama.
Ne riya, ne caka. Bulmuş sote bir yer. Rabbine şükrediyor. "Üzerim kirli, yerlere ayak basmış, yorgunum" mazereti yok. Belki de kuş gibi hafifliyor, tüm yorgunluğu gidiyor.
Çalmadan-çırpmadan, kimseye el-etek açmadan elinin emeğini alın terleterek çoluk-çocuğunun rızkını helal yoldan kazanan ve işini yaparken ibadetini de yerine getiren bu emekçinin Allah ibadetini kabul etsin, ailesine huzur versin, namerde muhtaç etmesin. Umarım ahlakı da düzgündür. Çünkü namaz insanı kötülüklerden arındırır.
Eli öpülesi bu adamın iş ve yorgunluğun arasında zaman ayırıp namüsait bir yerde ibadetini yerine getirmesi kılacağı namaza; vakit mi var, kılacak yer yok şeklinde mazeret uyduranlara ibret olsun!
Eli öpülesi bu adamın iş ve yorgunluğun arasında zaman ayırıp namüsait bir yerde ibadetini yerine getirmesi kılacağı namaza; vakit mi var, kılacak yer yok şeklinde mazeret uyduranlara ibret olsun!