Bu konuya başlarken ilk yazımda lisede çalışmaya
başladığımda din kültürü öğretmenimin tayin isteyip gittiğini, yerine dersleri
dolduracak kimse olmadığından, ilçeye din kültürü öğretmeni ihtiyacımızın
giderilmesi için müracaat ettiğimizi, bakalım ilçe bu ihtiyacımızı
giderebilecek mi diye yazmıştım. Çünkü 4+4+4 sistemiyle birlikte oluşan din
kültürü normuyla birlikte her okulun din kültürü öğretmenine ihtiyacı
oluşmuştu.
Sonrasında bu süreçten bahsetmeye, bu süreçte yetiştirilmesi
murat edilen dindar gençlik adına bu branş öğretmenlerinin kullanıldığına
değinmiş, bu branş sahibi çoğu kimsenin bu süreçte makam, mevki ve para ile
imtihan olduğunu diğer yazılarımda örneklerle açıklamaya çalıştım.
Bu süreçte din kültürü öğretmenleri sadece para ve makamla
imtihan olmadı. Aynı zamanda usul, tarz ve metotla da imtihan oldu. Çünkü bu
sisteme birden geçilmiş, öncesinde hazırlık yapılmamış, din kültürü öğretmen
ihtiyacı ve bina ihtiyacı dikkate alınmamıştı. Adeta ben yaptım oldu. Hele bir
yola çıkalım, kervan yolda düzülür hesabı yapılmıştı.
Konuyu dağıttığımın farkındayım. Biz gelelim ilçenin
ihtiyacımız olan din kültürü öğretmenini nasıl karşıladığına.
İkinci dönemin başında törenle öğrencileri içeri aldık.
Herkes içeri girdikten sonra öğrenci sandığım kısa boylu kız
yavaş yavaş merdivenlerden çıkarak yanımıza geldi. Kimsin demeye kalmadan, ben
bu okula görevlendirilen din kültürü öğretmeniyim dedi.
Hiç gözüm tutmadı çocuğu. Çocuk diyorum. Adeta benim lise
son sınıf öğrencilerin yaşıtı biri idi. Yaşından geçtim sınıf hakimiyeti sorunu
yaşayacağını da düşündüm.
Ücretli olarak görevlendirilen bu kız çocuğunu odama aldım.
Hoş geldin, hal ve hatırdan sonra nere mezunu olduğunu, daha önce tecrübesinin
olup olmadığını sordum.
İlahiyat ön lisans mezunu olduğunu, daha önce Kur’an
kurslarında çok çocuk okuttuğunu, tecrübesinin ve bilgi birikiminin olduğunu
söyledi. Belli ki minyon biriyle karşı karşıyaydık.
Her şeyden geçtim. İlahiyat mezunu bile değildi öğretmen.
İki yıllık uzaktan eğitimle diploma almış bu öğretmen benim lise öğrencilerine
ders verecekti. Pedagoji yoktu, tecrübe yoktu, formasyon yoktu.
İçime sinmese de elde olan bu idi. Hayırlı olsun dedim. Lise
öğrencileri Kur’an kursu öğrencileri gibi olmaz dedim ve sınıf hakimiyeti için
tatlı sert olmasını tavsiye ettim. Gireceğin sınıf ve dersler şunlar. Şu sınıf
ve derslere de ben giriyorum. Şu siyer kitabı, bu da yıllık planı, diğerlerini
alt kattaki falan müdür yardımcısından alırsın dedim.
Müdür yardımcısını da aradım. İlk sınıfına götürüver
öğretmeni dedim.
Birkaç gün sonra kızımız benden siyer kitabını ve yıllık
planı istemeye geldi. Kızım, ilk gün verdim ikisini birden dedim. Aldıydım,
almadıydım derken evdedir o zaman dedi.
Nasıl gidiyor dersler? Sınıflara alıştın mı dedim. Gürültü
yapıyorlar ama sizinle korkutuyorum dedi. İyi, hakimiyeti sağla da varsın kötü ben
olayım dedim.
Bir iki hafta böyle geçti. Müdür yardımcısını çağırdım
odaya. Hocam, nasıl gidiyor bu öğretmenin dersleri dedim. Hocam, verim yok. Verimden
geçtim. Sınıf hakimiyeti yok. Susturmak için sınıfına ardından ben giriyorum. Sınıfında
duruyorum. İşimi bıraktım, sınıf sınıf dolaşıyorum. Durmadan öğrencilere nasihat
ediyorum dedi.
Almıştık başa belayı. (Devam edecek)