Bu yazımda, kendisinde farklı bir devlet ve din adamı kimliği
gördüğüm, hadis alanında uzmanlaşmış, entelektüel birikime sahip, görüşlerine
değer verdiğim, naif mi naif Mehmet Görmez’den alıntılara yer vereceğim:
—Pakistan’da bir hadis enstitüsünü ziyaret ettim. Binlerce
öğrenci Ebû Davud’dan taharet (temizlik) konulu hadis ezberliyor, sular seller
gibi okuyor. Lakin enstitüde abdest alacak temiz bir yer bulamadım.
—Abdest alınan yerin tavanında misvaklar sallanıyordu. Dehşete
düştüm.
—Hac sırasında, kızımın
fotoğrafını çekerken birkaç polis geldi, makineyi aldı, filmi çıkarıp attı.
Neden yaptınız, dedim. Haram dedi, hadis var, dedi. Her resim haram mı, dedim;
evet dedi. Cebimden riyal çıkardım Kral Fahd’ın resmini gösterdim. “O başka” dedi.
—Hadis ve sünnet bir
taklit ve kopyalama değildir. Peygambere tâbi olma meselesidir. Şekli olarak
taklit etmenin bir kıymeti yoktur.
—Hadis ve sünneti bir
külliyat olarak değerlendirecek vasıfta olmayanların değerlendirmeleri, ilmen
muteber değildir.
—Bilgiye ulaşmanın
kolaylaşmasıyla ve dijital imkanların etkisiyle, bir sokak fıkhı oluştu. Akademisyenler
bile artık sokak baskısı altında yorum ve değerlendirme yapıyor.
—Risaleti rivayetle, Resulü
râvi ile bir tutmamak lazım.
—İncili çoğalınca, Hristiyanlığın
başına gelenler, oryantalistler için ilham kaynağı oldu. Hadis ve sünnet işine
girdiler. Bu mevzudan ümmet içinde ihtilaflar yeşertmeyi planladılar. İngiliz
şirketleri Hindistan’da hadis kitabı basmaya ciddi para aktardı.
—Hadisler, 3 asırlık
hafızasıdır İslam tarihinin. Peygamberi, ashabı, tabiini; olayları, mekanları,
toplumsal faaliyetleri bulursun orada. Bu, muazzam bir birikimdir. Hadisi devre
dışı bırakınca, hafızamızdan da oluruz.
—Hadis usulü öğrenmeden
hadisleri değerlendirmek sakıncalı bir durumdur. Ciddi bir “usul” sorunu var.
• IŞİD, fiten hadislerinden ortaya
çıkmıştır.
Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ