Kış sezonuyla birlikte gelen misafire teklif etmek için ev terliği ihtiyacı oldu. 5-6 yere baktım. Hepsinde aynı marka terlikler vardı. Her terliğin üzerinde de büyük punto "yerli üretim" yazıyordu. Görüntüleri de pek güzeldi. Her bir renk ve desen al beni, gez dolaş diyordu. Adı sanı duyulmamış birkaç terlik markası daha vardı ki görüntüleri alma beni der gibiydi.
5-6 yere bakmamın sebebi de
ayakkabı tamircimin "Fiyatlar çok oynak. Gez dolaş, hangisinde uygun
bulursan al" demesiydi. Dediği gibi çıktı gerçekten. Her biri ayrı fiyat
çekti. Aynı marka terlikler 70 ila 130 arasında değişiyordu.
Sonunda tekel ürün gibi her bir
mağaza ve dükkanda tek marka terliklerden üç kadınlar için üç de erkekler için
aldım. Eve getirip teslim ettim. Bir görevi daha layıkıyla yapmanın hazzını
yaşadım. Anlatılmaz ancak yaşanır.
Hanım dedi ki bir de benim için
alsaydın dedi. Bir tanesini de sen giy dedim. "Bu terlikler ne işe yarar.
Hepsi dandik. Ben bu dandikleri giymem dedi. Sesimi çıkarmadım ama şu
terliklerin neresi dandik. Görüntü, model, şıklık dört dörtlüktü bana göre.
Üstelik Yahudi mallarına boykotun gırla gittiği bir dönemde yerli üretimdi
aldığım. Yahudi'ye gitmemişti, Türkiye'de kalmıştı param. Bir de Türkiye'nin bu
sahada ekmek yiyen ve at koşturan tek markasıydı.
Tüm bunları içimden geçirdim
bereket. Dışa vursaydım, o terlikler yerde gezmez, kafamda dolaşırdı. Anlayacağınız,
şiddet gördüm hem de terlikle diyerek polise de gidemezsin. Nasıl gidebilirim.
Bir polis, ne biçim erkeksin derse karizmayı da çizdirmiş olurum. Ondan sonra
aile saadeti denen şeyi ara ki bulasın.
Neyse ben bana söylene söylene içim
içime bir güzel dedikodu yaptım.
Terlik ve dedikodunun üzerinden bir
hafta, on gün geçmişti ki misafirler için alınan bu dandik terliklerden biri
mecburiyetten giyinilmiş. Giyinilmiş diyorum. Görmedim zira. Herkesin ayağına
baksam da ev ahalisinin ayaklarına bakamam. Zira aklımı peynir ekmekle yemedim.
Bir yemek sonrası upuzun şekerlerden,
ayakta olması gereken terlik hanımın elindeydi. Bak şu terliğe dedi geldi
odaya. Vuracak sandım. Terlik terliktir. Neyine bakacağım demeye kalmadan,
güzelim albenili terliklerin çifti birden arka taraftan tabanları yarılmış
halini gösterdi. Hem de kaç yerde birden. Baktım yırtık gerçekten.
Şaşırdım doğrusu. Vay anasına, güya
marka şu aldığım. Bir de marka olmayan terlik alsaydım, herhalde bir hafta on
gün bile gitmeyecekti. Hoş, en tanınmamış, basit bir terlik bile en azından bir
sezonu çıkarırdı. Bugüne kadar bu kadar çabuk eskiyen ne terlik gördüm ne de
ayakkabı.
Hasılı benim için terlik derdi daha
kış sezonuna doğru dürüst girmeden sil baştan yeniden başladı. Yarın beni yeni
terlikler için çarşı pazarda dolaşır görürseniz şaşırmayın.
Benim için esas üzüntü veren,
hanımın haklı çıkmasıydı. Çünkü dediği gibi dandikmiş terlikler gerçekten. Bir
de ne var bu terliklerde, neresi dandik bunların demiştim. Boşu boşuna günahını
almışım.
Siz siz olun, ilk çıktığında, sağlamlığıyla
kendini gösteren, sonra daha fazla kazanma hırsıyla daha ucuza mal ederek kaliteden
uzaklaşan bu yerli üretim terlikten uzak durun. Öyle, ayağıma giyer, Gezer dururum
falan demeyin. Başka terlik yoksa varsın yalın ayak durun, misafiriniz de üşüsün,
siz de. Bulabilirseniz kalitelisini, varsın yabancı marka olsun, alın. Aman ha aman
bu yerli üretim terlik türünden uzak durun. Çünkü dandik mi dandik. Size son sözüm
budur.
Bu arada dandik dandik diyorum ama iyi bir şey olmadığını bilsem de bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Size bir iyilik daha yapayım. TDK’de yer verilmiş ise dandiğin ne anlama geldiğini buraya yazayım. Bakalım neymiş dandik? “Düşük nitelikli (uyuşturucu madde vb.), düzmece, kötü nitelikli olan” anlamlarına gelen, sıfat olarak kullanılan argo bir kelime imiş dandik denen şey. Evet bu terlik markasında bu anlamların fazlası var, eksiği yok.